Birçoğumuz gülleri severiz, pembe, kırmızı, beyaz renkleriyle görsel bir şölen sunar. Güllerin bu büyüleyici güzelliği hepimizi etkiler, fakat şimdi bir an için dikenlere odaklanalım, ne dersiniz?
Dikenler, gül için ne ifade eder?
Dikenlerin başlıca görevlerinden biri gülü korumaktır. Yapısı sayesinde zararlı haşerelere ve gülü yemek isteyen diğer bir çok canlıya karşı savunma işlevi görür.
Aynı zamanda Dikenin bu tırtıklı, sert ve sivri yapısı bazı hayvanlara korunacak ve saklanacak bir alan sağlar.
Ne kadar garip değil mi?
Bir canlıya korku salan diken, diğer bir canlı için güvenli bir sığınak sağlayabiliyor.
Dikenlerin bir diğer görevi ise, güneş ışığının yetersiz olduğu zamanlarda etraftaki diğer bitkilere yada cisimlere tutunarak gülün daha yükseklere çıkmasını sağlamaktır.
Şimdi içinizden bazıları; bu adam başlığa dikensiz gül yazmış ama yaptığı tek şey dikenli gül hakkında bilgiler vermek, diye düşünebilirsiniz.
Peki neden böyle yapıyorum?
Çünkü karanlığın nasıl bir şey olduğunu idrak edebilmek için önce aydınlığı bilmek gerekir de ondan.
Şimdi daha fazla uzatmadan dikensiz güle gelelim;
Peki dikensiz bir gül nasıl olur ?
Dikensiz bir gülün durumu neye benzer?
Elbette Dikensiz bir gül, dikenli bir gülden estetik olarak daha güzel olabilir. Lakin savunmasız bir halde, koparılmaya ve zarar görmeye mahkum bir güzelliktir bu. Karanlıkta kaldığında aydınlığa tutunacak elleri olmayan, karanlıkta kalan bir güzellik. Bırakın bir başkasına, kendisine bile faydası olmayan bir güzellik.
Peki böyle bir güzelliğin ömrü uzun olur mu?
Önce böcekler gelir parça parça götürür güzelliğini, ardından yavaş yavaş solmaya başlar. Günler geçtikçe güneş bile kendisini unutur, geriye ne güzelliği kalmıştır ne de kendisi.
Bu durumda Güzelliği yaratan, dikenlerle korunan bir gül müdür yoksa kırılganlığına rağmen güzellik sunan bir çiçek midir?
Daha genel bir çerçeveden bakacak olursak, güzeli güzel yapan güzelliğin kendisi midir yoksa ona bu güzelliği sağlayan mıdır? Yada her ikiside mi?