İnsan; ruhsal ikliminin ve duygusal yağmurlarının altında yeşerek bir tohumdur. Bu bağlamda birey seçimlerinde hem kendi hem de kolektif bilincin isteklerini göz önünde bulundurarak eylemde ve tecihte bulunmalıdır. İşte bu yüzden dileklerimizin ve edimlerimizin sorumluluğu hem beni hem bizi hem de kolektif olma şuuruna etki etmektedir. Peki birey bu yapıya nasıl bağıntı kuracaktır? Bu sorunun birçok cevabı olduğu gibi ana eklemi kendini tanımaktan ve kendiliğinin farkındalığından geçmektedir. Bu zaviyeden bakıldığındaysa birey kendini tanımlayarak toplumun ona zerk etmeye hatta giydirmeye çalıştığı putları yıkıp ana sac ayaklarını kabul ederek yola devam etmelidir. Aksi takdirde bireyin kendiliğini dahi müphem kalacaktır. Bu müphemliği gidermek hem kendi elinde hem de toplumsal doneleri iyi bir biçimde analiz ederek sağlayabilir. Ancak bunu yaparken şüpheci ve birçok açıda yaklaşarak yapmalıdır. Yani sadece kendi benliğini değil tüm canlılığı düşünerek davranışta bulunmalıdır.

Kısacası; yalnız yaşamadığımız ve tek salisesine dahi hükmedemediğimiz bir düzlem olan şu hayatta akılsa ve ruhsal çeperlerimizi tıpkı avatar filminddeki gibi ya da mitolojik eserlerde hatta dini metinler perspektifinde dile getirelen durum ve olguları da göz önünde bulundurarak cihan şümul bir duruşla hakimi değil hadimi olma bilinciyle yapmış olduğumuz, yaptığımz ve yapacağımız tüm tercihlerin sorumluluklarını önce kendimi daha sonra bütün canlıların etkileneceğini anlayarak edimlerde bulunmalıyız. Peki buna hazır mıyız? 


***film önerisi:Disney yapımı animasyon olan ''DİLEK''