Eller kavramalı iyi şeyleri değil mi
Kollar kanat olmalı ,hava boşluğu olmalı yeri geldiğinde
Diller söylemeli bildiklerini, susmalı bilmediklerini
Şarkılar dokunmalı bam teline içinin
Sevmeli değil mi sevmeli bazen çok da çirkin bir kediyi
Kırılan vazolar ve dağılan çiçekler, konan arılar
Zeytinyağlı domatesler eşliğinde
Bir cumartesi sabahı genzinde ışık hızı
Eski emektar gözlerinle yeni yeni bakabilmeli.
İncinmişsin muhabbetleri güldürebilmeli
İyi ki incitmedim diye düşündürebilmeli.
Baharı da kışı da, aşkı da korkuyu da kalbimle ne de güzel kavradım diyebilmeli
Anlamamı istemedikleri şeyleri de anladım
Düşünmemi istemedikleri şeyleri de düşündüm
Bilmemi istemedikleri şeyleri de öğrendim diyerek
Bir çarşamba akşamı, bir perşembe gecesi
Eylül veya ağustos, sarı veya on kere kırmızı
Yüz kere yeşil, bin kere buğday
Ve ekmek hamuru ve göz nuru eşliğinde
"Kendi evin gibisi yok." anonim lafının kanıtlanmış rahatlığında
Ohhh çekebilmelisin.
Ellerin kavramalı kendi göğünün kendi bulutlarını.
Gerektiğinde serinlemek için bir toplu iğne ile kendi yağmurunu yağdırabilmelisin.
Dinmeyi düşüneceksen de yağma.