Babam'a, yaşayamadıklarımıza,


Benden aldıklarınla kendine bir hayat kur şimdi. Bana yaşatamadığın çocukluğumla bir salıncak yap kendine, yaşatamadığın genç kızlığımla bol bol kahkaha at. Göz göre göre üç kanın, üç canın hayallerini çaldın. Nasıl şimdi doldurdu mu ellerini? Hepi topu yetmiş yıl yaşayacağın şu hayatta herkesten bir şeyler bekleyip kimseye hiçbir şey verememenin hissi nasıl, batıyor mu göğüs kafesine?


Yattığın yataklar batmıyor mu sırtına, içtiğin sular yakmıyor mu boğazını? Mutsuzluğumuz mu besledi büyüttü seni, koskoca adam yaptı? Biz şanssız olanlardandık, doğuştan şanssızlardan hem de. Sevgisiz büyüyenlerdendik, yokluk görenlerden. Keşke edilmeseydi o dua doğduğumda, kimse dilemeseydi tanrıdan ‘‘analı babalı’’ büyümemi.


Başımızdaki kiremit değildi yuva, senin benim gözlerimden öpmendi. Yapayalnız kaldığında ilk benim ellerim geldi sana, ittiğin ellerim. Kulağımdaki halka, gözümdeki boyadan ibaret değildim ben. Sen üzerine kat kat asfalt döksen de her gün seni bile sevebilmeye çabalayan kalbimdim.


Mahvettiğin umutlar hatırına nice umutlar ekeceğim. İttiğin hor gördüğün eller uğruna ne eller tutacağım. Hiçbirinde seni cezalandırmayacağım. Çünkü senin cezan göremediğin ve göremeyeceğin sevgim olacak.