Bugün depremin üzerinden geçen sekizinci gün. Bunu yazmak istedim çünkü biliyorum herkes kötü duygular içerisinde, çünkü biliyorum tanımadığım biri için hissettiğim bu duygular kimse için gerçekçi gelmeyecek, çünkü biliyorum ben tanımadığım bir insanı çok özleyeceğimi söylediğimde insanlar bana onu tanıyanlara baktıkları anlayışla bakmayacak. Aynı zamanda bunu yazıyorum çünkü ben asla ve asla bu ismi ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Kimsenin de unutmasını istemiyorum. Hamis Mertcan Güler. İlk adına rastladığımda fotoğrafınla beraber koymuşlardı seni. Daha yeni birinin ölüm haberini almıştık, belki de bu yüzden bu kadar deli gibi senin oradan çıkmanı istedim. Her saniye durumuna baktım, arkadaşlarına yazdım, hesaplarını kontrol ettim, senin için ekiplere ulaştım hatta inanmadığım tanrıya yalvardım. Sen dört gün boyunca büyük ihtimalle daha da fazla yaşam mücadeleni sürdürdün. Susuz olduğun için sesini çıkaramadın yedi gün. Yedinci günde çıkardılar bedenini. Öncesinde sayısız ekip geldi, hepsi burası zor deyip bir başkasını yönlendirdi. Uğraşılmayan dört gün geçti. Seni kurtarabilecekleri dört gün… Yaşadığın dört gün. Umutla beklediğin dört gün. Ben kendimi duygusal olmayan biri olarak tanımladım hayatım boyunca. Ağlamazdım, diğer insanların hissettiği duyguları veya empatiyi hissetmezdim. Seninle hissettim. Oradan çıkmanı ve tanışmayı çok istedim. Biri okur mu bunu bilmiyorum ben bunu sadece hakkım olmasa da senin ölümün üzerine çektiğim bu acıyı hafifletmek için yazıyorum. Evet, hakkım yok buna. Seni tanıyan, seven, seninle vakit geçiren o kadar çok insan varken benim ne acım onlara eş değer olabilir ne de mücadelem. Begüm Kırık, Berkay Buru, Levent Küçükaslan, İpek Su Türk, Nesrin Karar. En önemlisi de senin adını hayatım boyunca unutmayacağım Mertcan.