Divan edebiyatından bahsetmek gerekirse divan edebiyatı üst zümre edebiyatı olarak tanımlanabilir. Soyut, sanatlı bir dilin kullanıldığı, Arapça ve Farsça sözcüklere yer verilen, aydın kesime seslenen bir edebiyattır.


Bu dönemde şairler eserlerini dönemin padişahına sunuyorlardı. Padişah şairin şiirlerini beğenirse ona bir bölgenin vergilerini veriyordu. Bu sayede şairler çalışmak yerine şiirine yönelmiş oluyordu. Hatta bu şairleri saraya bile alabiliyorlardı. Buradan bakıldığında padişahın beğenisini kazanmak isteyen bir şair halkın ihtiyaçlarından, çektiği sıkıntılardan bahsedemeyecektir. Sözün özüne bakacak olursak divan edebiyatında toplumsallık yoktur.


Yoktur dedik demesine ama Nef-i bunların dışındadır. Şiirlerinde dönemin devlet adamlarını zekice yerer. Bahsedeceğim hikâye yine Nef-i’nin başından geçen bir olay.


Vaktinde Tahir Efendi bir olaydan dolayı Nef-i’ye kelp (köpek) der. Bunu duyan Nef-i ise şu dizeleri yazar:


“Tahir Efendi bana kelp demiş,

İltifatı bu sözde zâhirdir,

Malikî mezhebim benim zira,

İtikadımca kelp tahirdir.”


Nef-i burada “Tahir Efendi bana köpek demiş. Belli ki bana iltifat etmiş. Benim mezhebime göre köpek temizdir.” diyor. “Tahir” kelimesinin anlamı “temiz” demektir. Fakat “kelp tahirdir” derken hem “köpek temizdir” demiş oluyor hem de “köpek Tahir Efendi’dir.”