Çocukken odanda sıkışıp kaldığını hissettiğinde bundan kurtulmak için her şeyi yapacaksın. Bak, yine içeride kim var? Tekrar saklanmak için bir sebep aramaya çıktı…
Düşüncelerimi aktarma konusunda özellikle insanlara düşüncelerimden bahsetme konusunda çok fazla şüphe ve kaçışlarla mücadele ettiğimi görüyorum. Cesaret edip kendimi açtığım kapı tek tek sanki kapatılmış. Uğraşmışım ama… Kırgınlıklara rağmen yılmadığım bir karakter görüyorum. Zaman geçtikçe de uğraşların kırgınlık uğruna olduğunun farkına varıyorum. Yılmadığını düşündüğüm karakter aslında bu kaçışlardan beslenmeye başlamış.
Kendimi sorguladığım derin zamanlardan geçerken normalleştirdiğim algıların normal olmadığına yönelik bir çıkarımda bulundum. Bu algılar genç ve yeşermeye çalışan duyguların birer sarmaşığı olmuş. Ancak kendi perspektifimden uzaklaştığımda farklı algıların ve normalleşmiş kalıpların içerisinde yaşayan birçok insanın da olduğunu fark ettim. Bu insanların çevremde var olması bir tesadüf müydü?
Çocukken, hatırlarım, devrik cümlelerimle anlatmak isterken hislerimi yanlış düşündüğüme dair oldukça yönlendirmeye maruz kaldı zihnim. O zamanlar devrik cümleler kuran şairlerin, şiirlerindeki derinliklerde arardım ruhumu. Ben de ruhumu o devrik cümlelere teslim etmiştim. O insanlar anlaşılıyordu, benim de anlaşılmaya ihtiyacımı özümseyerek anlatmaya çalışırdım kendimi. Şimdilerde sorardı öğretmenim bu karmaşık cümlelerini yazmamdaki sebepleri. Anlaşılmak için cümlelerimi değiştirdim diyemezdim.
Tüm gizli hislerimi duyduğum çocukluk nefretini, aşk olarak saydığım dürtüleri ve özlemi, hepsini dolaylı yoldan anlatmaya dayanırdı düşüncelerim. Bu düşünceler benim olamazdı sanki, ben düşünemezdim farklı hissettiren olguları. Korkamazdım mesela, korkutamazdı en yakınlarından gelen şiddetin hançeri. Çünkü seni düşündüğü için yapardı bu eziyeti. Düşünülmenin ve ilginin farklı insanların doğruluğuna göre şekillenen bir çocuktum aslında. İlgi istenmez, hak edilirdi ve çoğu zaman sevgiye gerek duyulmazdı. Şımartılmaması lazımdı, düşünceler söylenemezdi ve saygısızlığa tahammül yoktu. Düşünceler saygısızlık, sevgi de güvensizlikti.
Öteki kalan hislerimle birlikte birikmesin diye dökerdim boş sayfalara. Öyle bir güvensizlikle yazardım ki bazen harfleri sayılarla gizlerdim. İsimleri farklı kullanır kendi yanılgılarımı kendi başıma kaldığımda da hatırlatırdım. Kimsenin de bilmesine gerek yoktu kafamdan geçenleri, ben kendi evrenimde mutluydum. Kitaplarla konuşur evrenlerimi yaratmakla meşgul olurdum. Resmederdim bazen halen daha beceremediğim pastel boyalarla sayfadaki tüm beyazlıkları kapardım. Ağaçlara tırmanarak baktığım gökyüzüne yönelik metaforlarla küçük bir insan olmanın sorgusunu yapardım. Benden daha küçük ama benim gibi kırılgan yaprakları inceleyerek geçerdi bazı günlerim. Öfkelendiğim zaman kopardığım çimenlerle dünyaya isyanımı göstermeye çalışırdım. Kötü hissettiğimde sanki bulutları ben kontrol edermiş gibi hissederdim çünkü derinlerde hissettiğim hüzün yağmurlarla buluşurdu ve benimle birlikte gökyüzü de ağlıyor zannederdim.
Kontrol edebildiğim tek şey kendime ait olan hareketlerim ve düşüncelerim değildi. Doğa ile anlaşmayı tercih etmiştim. Tartıştığımızda da hasta olarak eve dönerdim. Vicdanen kötü bir şey yaptığımda yıldırımlar önüme düştüğünde cezalandırıldığımı hissederdim. Rüyalarımda zaman geçirmek de bir tutkuydu benim için, uyuyup film izlediğimi sanarak düşüncelerimle rüyalarımı yönlendirirdim. Kayalardan kayıp büyük bir okyanusa düşüp, kafamı çarptığımı sandığımda büyük bir baş ağrısı ile günümüze dönerdim. Aldığım soluğun sayısını hesaplar ölme arzusunu rüyalarımda gizlerdim.
Bir de yakınlarım vardı, yaşadıklarıma anlam kazandırmaya çalışanlar... Yaşayan bendim ama duygu ve düşüncelerimi onlar seslendirirlerdi. Aslında üzüldüğüm konu asla gerçekliğini taşımamıştı. Koşullu yaşamların pençesinden kurtulmaya çalışan bir ruhum. En iyisini ve ne istediğinizi sizler kesin olarak bilirsiniz. Pencereden bakarken manzaramın üzerine gölge düştü, Ay’ın karanlık yüzü bugün kimlere konuk oldu?
Düşünmek istemediğin tavırlar ve yakıştırmalar saflıkla suçlandı. Saf olma hali nedir bilir misiniz? Arapçadan geçen bir kelimedir dilimize; temiz, duru, halis, yalın anlamlarını taşır. Ancak beklenmedik olaylara karşı verilen tepkilere bakıldığı zaman şu soru da sorulur: “Saf mısın?” Ki bu soruyla küçümsenirsiniz bir bakıma. Yaşayarak öğrenilen hayatın tecrübelerini ceza olarak kendimize iyi gelen kelimeleri seçtik belki de. İyinin anlamı artık ne tam olarak iyi, kötünün anlamı da kötü. Olmadığı belirsizliklerin kaderinde anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Çok değer verdiğim bir insan bana “Kelimelerden çok etkileniyorsun.” derdi. Ruhumu anlamlandırmaya çalışırken kelimeleri kullandığımı söylediğimde dikkatli olacağını düşünmüştüm. Yanılmıştım… En ağırı da cümleleri gelmişti. Düz bir yolda, karanlık bir gecede bahsettiği konudan dökülen his kırıntıları.
Saklanmak için elime geçen fırsatları iyi bir şekilde değerlendiriyorum.
Tekrar doğruluğu saptırılmış düşüncelere geri dönüyorum…