Ve Doğu’da zaman

Babil’in kutsal ışıkları gibidir

titretir kadim rüzgârları gecenin

tükenmeyen bir soluk gibidir

kalbindeki yemin uğruna

yıldızları arar yoksul yalnız çobanlar

sanırlar ki bulacakları esrarıdır evrenin

her şeyi var eden ve ardında hiçbir iz bırakmayan

o her neyse şah damarının peşindedir

ve Doğu’da zaman

durmadan çoğalıp durmadan azalan

yaklaştıkça uzaklaşan

tuhaf bir gergef gibidir

her şeyin sonunda gül açacak

gül ölüm, gül kan demek

her şeyin sonunda bitecek yorgunluk

gül ölüm, gül kan ve

gözlerin kapanması demek

Ve Doğu’da zaman

çok uzaklardan gelen büyülü bir ses gibidir

tanıdık, içten hatta kendinden

bülbülün yuvasına konduğudur

hiçbir yolcu sormaz

beni buraya çağıran nedir?

ve Doğu’da zaman

evrenden evrenin

dünyadan dünyanın doğması gibidir

sessizce başlar küçük siyah bir noktadan

parçalanır, dağılır, parçalanır

döner ve çoğalır

zaman genişler böylece

anlardan bir ordu çıkar karşısına güneşin

anlardan bir ordu yok olmaya koşar

o vadedilmiş

o sonsuz Aden için

gönüllüdür kalbinden vurulmaya

zavallı insan

ve Doğu’da zaman

doğmayan bir cenin

bitmeyen bir rüya gibidir