Yenilikçi işlere imza atmayı misyon edinmiş yönetmen Lars von Trier’in filmografisinin önemli bir parçası haline gelen 2003 yapımı Dogville, toplumun ikiyüzlülüğünü ve insanların kötülük yapabilme potansiyelini irdeleyen bir film olarak karşımıza çıkıyor. Film için tasarlanmış küçük bir Amerikan kasabasında gelişen olayları bir tiyatro sahnesinde izliyoruz.

Mutlaka bir gün bir şekilde görülmesi gerektiğine inandığım film 9 bölümden oluşuyor. Nicole Kidman’ın tüm güzelliğiyle arz-ı endam ettiği filme kapılmaya başladığınızda bir tiyatro sahnesinde geçtiğini unutabiliyorsunuz. İyi bir 3 saat geçirebilmek için uygun bir ruh halinde izlenilmesi gerektiğini düşünüyorum, zira filme bağlanabilirseniz masalsı bir gösteriye dönüştüğünü göreceksiniz.

Toplumsal ahlak ve psikolojinin kişiler üzerinde nasıl etkileri olabileceğini, anti Amerikan bir duruşla izleten filmde huzurlu ve adil bir toplum gibi görünen insan topluluğunda hakların nasıl saldırıya uğrayabileceğini ve net bir faşizmi görebiliyoruz.

Uzun bir süre etkisinden kurtulamayacağınız filmin ‘En İyi Danimarka Filmi’ (Bodil Ödülleri), ‘En İyi Kostüm, En İyi Senaryo’ (Robert Ödülleri), ‘En İyi Sinematografi’ (Avrupa Film Ödülleri) alanlarında ödülleri bulunmaktadır. Rusya, İspanya, Brezilya ve Almanya’da yer alan sinema birliklerinden de ‘En İyi Yabancı Film’ ödülüne layık görülmüştür.


Lars Von Trier filmlerini izlemeye başlamak için Dogville doğru bir adım olacak ve size şöyle diyecektir:

“Başkalarını affetmek için bulduğun bahaneleri kendin için asla kullanmazsın."