Dokuz tahta örttüler üzerine… 

İlk tahta, dünyaya "Merhaba" dediğimde gizli döktüğü gözyaşlarıydı,

İkincisi, düşe kalka ilk adımlarımı atarken sıkı sıkı kavradığım ve beni hiç bırakmayacağına emin olduğum elleriydi,

Üçüncüsü, ilk “Baba” dediğimde göz bebeklerinde gördüğüm mutluluktu,

Dördüncüsü, önlüğümün düğmelerini yavaşça iliklerken dudaklarından dökülen ilk öğütleriydi,

Beşincisi, utandırmamak için gizlice ceket ceplerine konulan harçlıklarımdı,

Altıncısı, asker uğurlaması sonrası, yüreğine akıtması salık verilen ne varsa, gözlerinden karanlığa boşalttığı göz pınarlarıydı,

Yedincisi, düğün fotoğraflarında herkes objektife bakarken, hemen yanı başımda bana bakan yorgun ama gururlu gözleriydi,

Sekizinci, gitmediğim bayramlar, etmediğim telefonlar, tutmadığım sözler, çalmadığım ziller, incittiklerim, incindiklerim ve her şeyden daha çok pişmanlıklarımdı,

Dokuzuncusu ise elleri yapayalnız, boynu bükük kalan çocukluğum…

Dokuz tahta örttüler üstüne babamın, tüm zamanlar ellerimin arasından kayıp giderken hiçbir anı yakalayamadım.

İnsan babası ölünce büyür derlerdi, doğruymuş, şimdi anladım…