Sevgili günlük veya dünlük ya da birkaç günlük! Tam olarak bilemem. Sanırım biraz da editörümüze bağlı oluyor bu hitabım.
"Yazmasam delirecektim" diyen Sait Faik'i yad edip giriş yapmak istiyorum ancak delirmemek için artık çok geç. Zaten yakın çevrem tarafından yer yer deli sıfatının yakıştırıldığını bilmelisin. Belki bu sıfat mecazi olarak olumlu yorumlanıyor fakat belli bir süreden sonra kelime anlamı ile alınmaya başlıyorum sanırım. Neyse fazla alınganlığa gerek yok (genel).
İç dünyamın karanlık yerlerinden dış dünyaya yansıttığım ışık hüzmeleri bir gün bitecek diye korkar oldum. İç dünyamın en aydınlık zamanları mide yanmalarını hissettiğim zamanda ağzımı açıp mideme hava doldurarak geğirmeye çalıştığım zamanlara denk düşmektedir (iğrençlik hat safhada). Kusura bakma bugünlük! İçimden geldiği gibi geğiriyorum-pardon yazıyorum.
Konumuz insan, konuğumuz insan. Ama buraya konuk alamıyoruz pardon. Konu kalmıyor bana bu sefer. Biraz kalsa da dinlense insanlık namına belki biraz dinlese; konudan sapmadan anlatsam insanlığı insana. Haddime değil tabi ki ama belki ben de biraz insanımdır. Diyeceğim var belki bir durup okur musun? Ben herkesleşirken biraz da benden olunamaz mı?(denenebilir) Çok bencilce bir düşünce ama herkesten öğrendim. Herkes çok şey biliyor ve ben çok şey bildiğimi zannediyorum. Nerede bu cehalet? Hatta söylediklerinizde çok haklısınız tıpkı benim gibi. Siz söyleyin ben inanırım. Hemen inanırım. Hatta söyledikleriniz yalan da olsa söylediğiniz laflara istinaden davranırım. Bunu da insanlığıma verin. Benim insanlığım suda sazan, havada martı gibidir! Hemen kapar ve yutar ne verdiyseniz. Sindirir miyim? Orası meçhul. İnsanlar gözlerinin içini görünmez ve söylenmeyen kelimeleri duyulmaz mı sanıyor? Ben hep bunu bilerek konuşurum ve susarım. Hadi beni geçelim de alt paragraftaki konumuz olan insana gidelim.
İnsan, bir şeyleri bildiğini zannetmesi ve öğrendiklerinin, bilmediklerinin yanında hiçbir şey olduğunun farkında olması arasında yaşar. Yaşamaya devem ettikçe kötüleşir insan ve ne kadar kötü bir varlık olduğunu bildikçe erdemleşir. İnsan, hayatta kalmaya çalıştıkça çirkinleşir, yaşamaya başlayınca güzelleşir. Bu göreceli güzellik hayatta karşılaştığımız coğrafya, kişiler ve doğa olayları ile değişkenlik gösterir. Bu durumların yarattığı travmatik olayları-olumlu ya da olumsuz- kendi bilinciyle yorumlayıp başa çıkmaya çalışan varlıktır insan. (MFÖ - Sen neymişsin be abi? AAAH!)
Hayatta kalmayı başarabiliyorsak biraz da yaşamaya ne dersin? (pahalı) Ulan!!! Orhan Veli'den Bedava şiirini okuyalım bari en masrafsızından. Hayatın acı anlamsızlığını bir de üstat hatırlatsın.
Evrenin bir dengede olduğuna inanan biri olarak; dünyadaki iyiliğin de kötülüğü dengeleyecek kadar olacağını umut ederdim. Ancak görünüyor ki kötülük için kurulmuş sosyal düzen ve yapılanmaya karşı mücadele edemiyoruz (çok güçlüler). Öyle lanet bir dünya düzeni ki kendimizi mutlak doğru, iyilik, güzellik ve barış için savaşırken buluyoruz...
Ah be günlük! Neler geçirdim aklımdan da neler yazdım. Keşke Stephan Hawking gibi olsaydım da düşündüklerim ekrana aksaydı. Hem yorulmaz hem aklımdan gidenleri atlamazdım. O zaman da bunları yazamazdım. Hepsi dengede demek.(dengede işte uzatma) Dolunca tekrar gelirim o zaman.