Asla geçmeyen bir hastalıksın ömrümde. İyi bir niyetin yok hayatımda. Her yanımı karanlıkla kaplamış bir veba gibisin, daima kurtulmak için çaba sarf ettiğim bir veba. Hücreler ölüyor bazen, insan iyileşiyor sanıyor. Ne yanlış, ne acı! Kalıcı hasarlı kalbim ve ben, o hastalıklı hücreler için can verecek bir haldeyiz. Geç de olsa anlamlandırabildim tüm ışıkları. Bazen suçu karanlıkta arıyor insan. Bazen suç karanlıkta sanıyor insan. Çok geç değil mi? Senin karanlığını tüm aydınlığa tercih etmek için çok geç. Şimdi baktığım her ışık beni geçici bir körlüğe sürüklemekte. Gözlerim nasıl da alışmıştı karanlığında ufukları seyretmeye. Önümü bile göremeyecek bir haldeyim artık. Seyrettiğimiz o kuşlar uçmuyor üstümde. O güzel şarkılarını söylemiyorlar benim için. Her yer aydınlandı, ne acı. Hiçbir renk olmayan bir hayatın aydınlık olması ne acı. Güneş hiç doğmasın istiyorum artık. Seninle beraber giden tüm güzelliklerden mahrum kalan gözlerime güneş doğmasın. Anlıyormuş gibi bakıyorsun gözlerime. Aynı halde misin, benimle? Karanlık gizliyormuş tüm acıları. Aydınlığa çıkmadan değerini bilememek, ne acı. Sonsuz bir karanlığa karışmak istiyorum artık. Tüm acılarımı örtecek bir tabutun içinde, gizlenmek istiyorum tüm ışıklardan. Affet, durduramıyorum güneşin doğuşunu. Söndüremiyorum sürekli yanan o ateşten topu. Tek bir yol seçenek var elimde, affet. Göreceğim son güneş, affet.