Diz çöken adam “Est sularus oth mithas.” diye sözünü söyledi, ayağa kalktığında bir şövalyeydi. Ardından rahibe sıra gelmişti. O da “Ashes to ash, dust to dust.” diye tapınağa cevap verdi. Bunu duyan şövalye rahibe yönelerek: “Hayat kaç bölümden oluşur?” diye sorar. Rahip, bu soruya karşılık: “Dört bölümden oluşur.” der. 

Şövalye: “Peki benim hayatım kaç bölümden oluşur?” 

Rahip: “İki bölümden oluşur.” 

Şövalye: “Bunlar nelerdir?”

Rahip: “Ölümden önce ve ölümden sonra.”

Şövalye: “O halde onurum hayatımdır.” diyerek sözünü tazeler ve tapınağı terk eder. 

Tapınakta kimse yoktur ve rahip duvarlara dönerek: “İnsan dört evreden oluşur: Bebeklik, çocukluk, yetişkinlik ve yaşlılık! Evren dört elementten oluşur. Ateş, su, toprak, hava! Dört yön vardır: Kuzey, güney, doğu, batı! Dünya’da dört mevsim yaşanır! Dört temel kuvvet vardır! Kalbin dört odacığı vardır! Dört kutsal kitap vardır! İncil dört bölümden oluşur! Dört büyük melek vardır! Mahşerin dört atlısı vardır!” diye bağırır. 


Sonraki gün şövalye tapınağa geri döner ve rahibe: “Ölümden sonra savaş var mı?” diye sorar. Rahip ona: “Hayır, savaşmayacaksın.” der. Şövalye bu cevaba sinirlenir. Geri dönmemek üzere tapınağı terk eder. Rahip tekrardan duvarlarla konuşmaya başlar: “Ölümü düşünen birisi bu cevaba sinirlenmezdi. Ölümü düşleyen birisi bu cevaba sinirlenirdi.” Duvarlardaki fresklere bakarak: “Düşleyen kişinin düşlerinin gerçekleşmesi mükafattır. Görülen düşün gerçekleşmesi azaptır.” Fresklerden birisine gözü takılmıştı. -İsa kucağında bir bebeği tutuyordu- Rahip ona bakarak devam etti: “Düşlerim ve ölümüm gözlerimdeki kılcal damar inceliğinde birbirlerine bağlandılar. Gözüm görmezse kulaklarım, kulaklarım duymazsa ağzım, ağzım konuşmazsa tenim düşlerimdeki ölümü bana getirecek. Çünkü hayat için çaba gösteren kimse ölüme tüm benliğiyle teslim olmalıdır.” diye freske anlattı.