Bir şeylerin elinden kayıp gitmeye başladığını fark ediyorsun ve elinden hiçbir şey gelmiyor. Gençliğin gidiyor acelesi varmışçasına. Dostlar eksilmeye başlıyor, sevdiğin gidiyor, sonra sevdiklerin. Bir gün bir bakıyorsun ki ümidin de çekip gitmiş yanına beklentilerini de alarak. Dımdızlak kalıvermişsin dünya denen bataklıkta. Kendini savunacak gücün de kalmamış karşı atak yapacak takatin de. Hayatın sillesini yemeye devam ediyorsun o en uykusuz gecelerde. Yeni insanlar da girmiyor değil hayatına ama her gelen bir parça daha yalnızlaştırıyor seni. Zaten gelenlere vadedecek neyin kaldı ki yorgunluğundan başka.. Kafan da allak bulak zaten. Düşüncelerden sıyrılamıyorsun her şeyden önce. Sürekli gitmekle kalmak arasında ikilemdesin. Hangisini seçeceksin karar veremiyorsun. Ama seçiminin hakkını vermen gerekiyor. Her iki durumda da ne yapman gerektiğini biliyorsun ama harekete geçemiyorsun. Gidemediğin zaman kalmış sayılmıyorsun ki. Gidememek bazen sadece gidememektir. Kalmak başka bir şey. Neyi beklediğini de bilmiyorsun gerçi. Bu kafa karışıklığından kurtulman gerek. Anılardan kaçmaya çalışıyorsun ama boşuna. O kadar çok örmüşsün ki etrafını anılarla, kaçmak imkansız senin için. En mahrem yerlerde, en saf duygularda, en hüzünlü müziklerde, en güzel kitapların giriş cümlesinde gizli senin anıların. Eskisi gibi gülemiyorsun bir şeylere. Aldığın her nefeste daha da tükeniyorsun. Başkalarını da tüketiyorsun hatta. Binbir derde düşmüş insanları bir de kendi derdinle darlıyorsun, bencilsin. Yük olmaktan vazgeç başkalarına. Şimdiki zamandan uzaklaşmışsın, sürekli geriye dönük yaşayamazsın. Keşke derken bile daha fazlasını yapabilirdim diyorsun. O güzel günler geriye dönmeyecek, anla artık bunu. Hâlâ minnettarsın o günler için birilerine. Ne kadar zavallı göründüğünün farkında değilsin. Aynalardan kaçmayı bırak artık. Ne hâlde olduğunu gör. Gör ki hak ver artık biraz ilk sapaktan dönenlere. Başarısızsın, umutsuz vakasın sen. Yüzme bilmeyen balık, kanatsız doğmuş kuş gibisin. Kaybetmeye mahkumsun, batmaya mahkumsun. Çekme artık insanları hayata tutunmaya çalıştıkları ellerinden. Bir çemberin vardı senin bu zamana dek. Haddini bilir, çıkmazdın o çemberden. Aldandın insanlara ve açıldın en derin denizlere. Onlar gelen ilk tekneye atlayıp gittiler de sen çabala dur şimdi kara belki görünür diye. O çembere tekrar dönmen de imkansız artık. Dışarıda akıp giden bir hayat var ama sen kirli pencerenden bu hayatı izlemeye mahkumsun. Bunu sen istedin. Yaşamak sadece nefes almak değildir. Sen zaten yaşamıyorsun ki sadece henüz gömülmedin.