Okuldayken tarih derslerini neden dinleyemediğimi buldum. Çünkü bize sadece Osmanlı Devleti tarihi anlatılıyordu!


"Politika tabii bir şeydir, hayatın içindedir. Adımınızı sokağa attığınız anda başlar. O gün ekmek fiyatına zam geldiyse, o gün benzin pahalandıysa, siz de bir arabaya biniyorsanız ve ekmek yemek zorundaysanız bu doğrudan politikaya bulaştınız demektir. Evin içindeki konuşmadan tut, bakkalla konuşman, şoförle konuşman politik bir meseledir."

Müjdat Gezen


Dostoyevski, Ecinniler kitabını Sergey Neçayev'in devrimci kişiliğinden ve kurduğu örgüt yapılanmasından esinlenerek 1870-1872 yılları arasında yazdı. Öncelikle bu yıllarda Rusya'nın siyasi ve sosyolojik durumuna bir bakmak gerek, yani Lenin (1870), Stalin (1878) ve Troçki (1879) gibi isimlere Rus ekonomik krizi içerisinde bebek bezinin pahalılığından şikayet eden ailelerinin ucuz bebek bezi bulma savaşı verdiği yıllardan.


Sergey Neçayev. 1847 doğumlu. Yaklaşık olarak 22 yaşlarındayken, -bu insanımızın üniversitede vize-final dönemlerinden sıkıldığı bir ana denk gelir.- 1869 yılında bir Rus devrimcisi olmaya kalkışır. O sıralar var olan düzeni pek de seviyor diyemeyiz, muhalif bir kimlik zira Puşkin'in de adından pek çok kez bahsettiği Pugaçev İsyanı'na benzer nitelikte bir isyan çıkarmak amacıyla Çarlık ailesinin de ortadan kaldırılabilmesi için bir örgüt kurmanın çağrılarını yapıyor. Bu amaç uğruna da her türlü şantaj, hırsızlık ve cinayeti de meşru kılıyor. İşte tam da Dostoyevski'nin bir kitap yazması için muhteşem bir esin kaynağı!


Yahu, bu adam o sıralar var olan düzeni niye sevmiyor peki? Adı üstünde düzen, varsın yönetilsin işte bir şekilde. 1814 yılında Napolyon'u yenmiş olan bir orduya sahip Rusya'nın vatandaşı iken buna cüret ediyor hem de? Durun durun daha matruşkalarımızı alıp Kamarinskaya dansı izleme kısmına geçmedik.


I. Aleksandr ile başlamak gerek belki de. Bu adam liberal görüşlere yakınlık duyan bir adam ve çeşitli reformlar getirmeye kalkışıyor 19.yy'da. E o sıralar hunharcasına savaşan bir Avrupa ve Rusya var tabii. Adam ne yapsın? Devletin insan gücünü ve mali kaynaklarını, çölde günlerce susuz kalmış birinin suyu gördüğü anda onu tüketmesine benzer bir hızda tüketiyor. Sonra bir de gözlerini kendi toplumuna çevirmekten çok, Avrupa ilişkilerine ve dinsel mevzulara çevirince bizim Aleksandr'ın başına pek çok iş açılıyor haliyle. Neçayev'in kurduğu gibi gizli örgütlenmeler boy gösteriyor, bir şekilde bu isyanlar bastırılıyor fakat I. Nikolay'ın da Rusya'nın başına geçmesiyle birlikte iyice otokratik bir rejime doğru gidiliyor. Bu yine de 1848'de başlayan ve uzantıları Neçayev'e kadar giden devrimci dalgaların başlamasını engelleyemiyor.


Bunları neden mi anlatıyorum?


Dostoyevski'nin bu kitabını eğer ben şu an elimde tutabiliyorsam, eğer sizler bu incelemeyi okuyabiliyorsanız; bu, Dostoyevski'nin 1849 yılında I. Nikolay'ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanıp tam kurşuna dizilmek üzereyken cezasının sürgün ve zorunlu askerliğe çevrilmesi sayesinde olmuştur. I. Nikolay'ın beyninin kıvrımlarından o anda geçmiş olan ufak bir ileri görüşlülük sayesinde yüzyıllar geçmesine rağmen bütün dünya edebiyatını sarsmaya devam edecek Suç ve Ceza, Budala, Ecinniler, Karamazov Kardeşler gibi eserleri okuyabiliyoruz. Fakat yine de Panslavizm, Rus liberalizmi, nihilizm, Rus milliyetçiliği gibi pek çok konu var daha anlatacak.


Pan-Slavizm kelimesi, hepimizin eskiden kendi tarihimizden ve dinimizden başka bir şey öğretilmediği okullarda duyduğu, Osmanlı Devleti'ni de zamanında epey rahatsız etmiş, Rusların sıcak denizlere inme idinde yanıp kavrulduğu bir zamanda ortaya çıkmış Slavsever bir milliyetçilik arzusudur. E pek tabii ki normal olarak, Pan-Slavizm, hem Batı karşıtı hem de anti-liberaldir. Zamanın muhalif olan nihilistleri de tam tersine Avrupa'ya karşı bir açılmacılık politikasında olmak istiyordu. Durur mu bizim Dostoyevski? Almış eline kalemi. Başlamış Ecinniler'i yazmaya. Liberalizm, ateizm ve Batılılaşan düşüncelerle de beslenen böyle örgütlerin karşısına "Durun daha, kendi kimliğimizi henüz kaybetmiş sayılmayız, Rusya ölmedi, her ulusun kendi kimliği ve Tanrısıyla özdeşleştiğini savunan Şatov adında öyle bir Rus karakteri kaleme alacağım ki herkes neden bu görüşü savunduğumu anlayacak, özellikle de Turgenyev!" diyerek çıktı. Sonra da 311. sayfada bulunan:

"Bir insan hem ateist, hem Rus olamaz; ateist oldu mu derhal Rus olmaktan çıkar"


173. sayfada bulunan:

"Bizim Rus liberali her şeyden önce uşaktır, çizmesini temizleyeceği birini arar hep."


315. sayfada bulunan:

"Büyük bir ulus, gerçeğin yalnızca ve münhasıran kendisinde olduğuna ve bu gerçeklikle her şeyi yeniden canlandırıp kurtarma olanağının bir tek kendisinde bulunduğuna, bu görevin bir tek kendisine verildiğine inanmazsa, hemen o anda büyük halk olmaktan çıkar ve etnografik bir malzemeye döner." gibi yazılarla savunmasını ortaya koydu.


Fakat o tarihlerde biraz muhafazakar biraz Pan-Slavist biraz da edebiyatçı Dostoyevski'nin aklında Rusya, salt etnografik bir malzemeye dönüşmeye pek de niyetli değil gibiydi. Bu görüşüyle I. Nikolay'ın, kendisini kurşuna dizmesinden vazgeçmesinin hakkını Pan-Slavizme yakın görüşlerle mi ödemeye çalışıyordu?


O yüzyılın Rusyası, memurların sayısının üç kat artmasıyla bürokraside büyük bir şişkinliğin başladığı, yetersiz bir öğrenimden geçen ve düşük ücretler alan memurlar ordusunda o zamanın liberalizminin verdiği yoksulluk ve işsizlikten de etkilenmeyle birlikte kayırıcılık, rüşvet ve yolsuzluğun son derece yaygın olduğu, toprak ağası adına çalışan köylünün oluşturduğu serflik kurumunun da etkilerinin görüldüğü, I. Aleksandr'ın nispeten özgür düşüncesiz ortamına Nikolay'ın "Ulan ben şu ortamdaki gerginliği biraz alsam çok "dobra" bir Rusya olacağız ha!" gibisinden bir düşünceyle nispeten özgür düşünceleştirmeye çalıştığı, II. Aleksandr'ın da 1861'de serflik sistemini kaldırarak milyonlarca kişiyi özgürlüğüne kavuşturduğu bir Rusya'ydı.


Siz yine de benim böyle dediğime bakmayın. Ağır baskı ve sansür ortamında yeşermeye çalışan bir ülkenin edebiyatından bahsediyoruz burada. Bir tarafta "Ah, biraz Batı'ya açılsak ne olur sankiiee?" diyen sosyetik kısımla diğer tarafta "Geleneksel Rusya, Ortodoks Rusya, Slavofil Rusya" diye tutturan kısmın savaşı desek yeridir.


Bir de tüm bunların üstüne tuz biber niteliğinde, 19.yüzyılın ikinci yarısında Rus düşünce dünyasında entelijansiya olarak adlandırılan bir kesim öne çıkmış. Vikipedi böyle diyor. Bu abilerimiz bizim beyaz yaka olarak tanımladığımız o zamanların hukukçuları, mühendisleri, öğretmenleri ya da bazı bürokrat ve subaylardan oluşurmuş. E bu grup da normal olarak imparatorluk rejiminin baskıcı yapısına epeyce karşı oluyor. İşte, bu kitapta bu kesim ve bu kesimin iktidara ince göndermelerle dolu görüşleri de var sevgili okurlar. İlk kez Fransızca cümlelerin bir Dostoyevski romanında bu kadar çok kullanıldığını, Orhan Pamuk'un okuduğu en iyi siyasi kitap olduğu gibi ayrıntıları da belirtmeden geçmemeli.


Eski ile yeni her daim çatıştı.

Batılılaşma ile Pan-Slavizm her daim çatıştı.

Sürgünden önceki Dostoyevski'nin düşünceleri ile sürgünden sonraki Dostoyevski'nin düşüncelerinin dönemin Rusya Zeitgeist'ından uzak olması pek tabii ki düşünülemezdi.


İnsan bile yalnızlaşırken koskoca Rusya yalnızlaşamaz mıydı yani?


KAYNAKÇA:

https://m.bianet.org/biamag/diger/156080-farkli-bir-devrimci-kisilik-sergey-necayev

http://www.itobiad.com/download/article-file/206378

https://ogulcankuslar.wordpress.com/2014/02/03/1871-1904-avrupa-siyasi-tarihi/

https://herkesindergisi.com/tag/19-yuzyil-liberalizmi/

https://tr.0wikipedia.org/wiki/Ecinniler

https://tr.0wikipedia.org/wiki/Liberalizm

https://tr.0wikipedia.org/wiki/Rus_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu

https://tr.0wikipedia.org/wiki/entelijansiya

http://pauegitimdergi.pau.edu.tr/Makaleler/1361249905_7-19.pdf

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/315941

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/319687

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/262329

Siyasi İdeolojiler, 10. Baskı, Andrew Heywood

https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/giris.jsp 511895 No'lu Doktora Tezi, Balkanlar bölgesinde Panslavist-Ortodoks düşüncenin oluşmasında Slav yardımlaşma cemiyetinin rolü (1859-1878)