Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar, Budala ve Karamazov Kardeşler gibi dev eserlerin yazarı olan Dostoyevski acaba sahurda haşlanmış patates yiyip iftarda da orucunu zemzem suyu ve hurma ile mi açıyordu? Evet, tüm dünyanın merak ettiği bu sorunun cevabı sadece ve sadece Bubi' Sanat'ta az sonra...


Biliyorsunuz ki Ramazan ayında bir günü sahur-sahur ve iftar arası ve iftar şeklinde 3 adet zaman dilimine ayırabiliriz. Peki bunun Dostoyevski ile ne alakası var? Yani gerçekten de Dostoyevski saatini kurup katı yumurtasının olmasını bekleyip dışarıdaki Ramazan davulcusunun tokmak sesleriyle mi romanlarını yazıyordu?


Dostoyevski'nin eser üretim zamanlarını üç kısma ayırırsak bunları erken dönem-sürgün zamanı ve sürgünden sonraki olgunluk dönemi olarak üçe ayırabiliriz. Aslında sürgüne gidip de dönen Puşkin, Lermontov, Nazım Hikmet gibi yazarların hepsine aynı formülü uygulayabiliriz. O yüzden birazdan söyleyeceğim şeyler bu yazarlar için de geçerli olan şeydir aslında.


Bir Müslüman'ın sahur ve iftar arasındaki manevi sürgünü gibi Dostoyevski de hayatı boyunca manevi bir sürgün geçiriyordu. Dostoyevski'nin sahuruna erken dönem eserleri dersek, sürgün döneminde acılarıyla yoğurduğu ve hamurunu hazır hale getirdiği eser olan Ölüler Evinden Anılar kitabını da Dostoyevski'yi esas Dostoyevski haline getiren eserdir diyebiliriz. İftar eserlerinin keyfine ve başarısına ulaşmak için rivayetlere göre de zamanın çarı II. Aleksandr'ı bile bu kitapla ağlatabilen Dostoyevski, iftarını yaptıktan sonra dev eserleri olan Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar, Budala ve Karamazov Kardeşler gibi esas ustalık döneminin sefasını sürer, bunu sonuna kadar hak etmiştir de.


Biz de şu an Bubi' Sanat sitesinin henüz erken dönemindeyiz fakat içerikler arttıkça ve sanatla ilgilenen insanlara ulaşabildikçe, herhangi bir din için tutulan orucun nefs mücadelesinin insanın kendi düşünce ve mana hazinesine değerli ürünler bırakması gibi, Dostoyevski'nin bütün Rusya halkına Rus milli halk bilinci ve Rusluluk bilincini öğretmesi gibi biz de kendi sanatsal bilincimize ulaşabileceğiz. Marcel Proust da Kayıp Zamanın İzinde serisinde aşkın aldatıcı dünyasından, maddi göstergelerin geçiciliğinden ve sosyete muhabbetlerinin vasatlığındansıyrılıp sanatsal manevi hazları tatma noktasına erişmeye çalışmıştı. Biz de bu sitede, kendi sanat bilincimizi geliştirmeye ve sanat kimliğinin inşasında farkındalıklı olmaya çalışanlarız.


Dostoyevski'nin I. Nikolay tarafından idam sırasında affedilmesi aslında Dostoyevski'nin tatlısı olan Karamazov Kardeşler gibi bir kitabın yazılmasına büyük bir esin kaynağı olmuş diyebiliriz. Zira erken dönemde ateist-sosyalist ve Çar karşıtı eğilimleri olan Petraşevki grubundabulunan ve devrimci eğilimleri olan Dostoyevski, o zamanlar bile içten inanan bir inançsız görünümündeydi. Hatta Dostoyevski'nin sonraki zamanlarda eşi olan Anna Dostoyevskaya da onun hakkında Çar'a ya da bir Tanrı'nın varlığına içten inanan bir adam demişti. Freud da Psikanaliz Açısından Edebiyat adlı derleme kitapta şunları demişti:


"Elimizdeki inanılabilir bilgilere göre, Dostoyevski, son nefesine kadar, inanç ile tanrıtanımazlık aradında bocalayıp durmuştu. Üstün zekası, inancın ortaya çıkardığı düşünce güçlüklerini görmezlikten gelememesine yol açmıştı." (s. 22)


Erken dönem eserlerinde ve kişiliğinde inanca mesafeli olan Dostoyevski daha sonraları sürgün döneminin getirdiği acılarla birlikte sarasının da verdiği inanılmaz deneyimin etkisiyle, I. Nikolay tarafından da idam sırasında affedildiği için Rusya'ya karşı içinde oluşan bir borç duygusu hissetti. Hatta Arapça "dyn" kökünden gelen din, yargılama, hükmetme anlamıyla birlikte bir de borç demekti. Yani Dostoyevski'nin dini, kendi ülkesine ve Rus Tanrısı'na, Rus milliyetçiliğine karşı hissettiği bir borçtu belki...


Dostoyevski, Panslavizm'i, Rus Ortodoksluğu inancını ve Rus milliyetçiliği düşüncesini kitaplarındaki karakterlere yedirerek bize aktarmaya çalıştı. Nasıl ki İspanya'nın Dostoyevski şubesi Miguel de Unamuno İspanyol insanların acılarını anlatmaya çalışmışsa, nasıl ki Yaşar Kemal Madımak zamanlarında konuşmalar yapıp romantik bir sosyalist olmak yerine devrimci bir halk adamı kimliğinde bir yazar olup Türkiye'nin acılarına ışık tutmuşsa, Dostoyevski de Rus halkının acılarına empati yapmak için var olmuştur.


Sahuru erken dönem eserleri, sahur ve iftar arası sürgün dönemi ve iftar zamanı da olgunluk dönemi eserleri olan böyle büyük bir adamı okuyabildiğimiz için çok şanslıyız dostlar. Hayırlı ramazanlar!


YAZAR: Oğuz Aktürk