Resimden uzun süre gözlerimizi alamayacağımız Albrecht Dürer'in çizmiş olduğu Dua Eden Eller adlı bu eser, hikâyesiyle de bizi başka yerlere götürüyor ve etkileyiciliğini sürdürüyor.
Bütün dünyanın görmeye aşina olduğu Praying Hands (Dua Eden Eller) isimli bu eserin asıl adı "Hands" yani, Eller'dir. Hikâyelerin kimisinde kardeşinin elini çizdiği, kimisinin de sadece kardeşinin elinden etkilenerek çizdiği bir sanat eseri olduğu söyleniliyor. Her iki ihtimal sonucunda da bu mükemmel, hüzünlü eserin bizimle buluştuğunu ve göreni gerçekten uzunca bakmaya sevk ettiğini söyleyebiliriz.
Sanatçının eserinde çizginin, eşsiz hakimiyeti, ışık ve gölgenin özenle işlenişini göstermedeki titizliği, ne kadar başarılı bir sanatçı olduğunu gözler önüne seriyor.
Resmin ardındaki hüzünlü hikayeye gelirsek,
“Dürer Ailesi, Nuremberg yakınlarında küçük bir köyde yaşayan on sekiz çocuklu bir ailedir. Babaları kuyumcudur, ancak bu kocaman aileye bakabilmek için çok uzun saatler çalışmakta, kıt kanaat geçinmektedirler. Ailenin iki erkek çocuğu Albrecht ve Albert’in, bu umutsuz hâllerine rağmen bir hayâlleri vardır. Sanata çok ilgili olan iki kardeş de Nuremberg’deki sanat akademisinde eğitim almak ister. Ancak aile her ikisinin eğitimini karşılayamayacağı için iki kardeş aralarında anlaşırlar. Yazı tura atacaklar, kazanan sanat okuluna gidecek; diğer kardeş ise madende çalışacak ve kazancıyla akademideki kardeşini destekleyecektir. Daha sonra okulu biten kardeş de eserlerini satarak diğerini okutacaktır.
Adaletli gibi görünen bu anlaşmada Albrecht okula gitme şansını elde eder. Albert ise dört yıl madenlerde çalışır. Albrecht çok yeteneklidir, okulu bittiğinde kendisine sipariş edilen resimlerden para kazanmaya başlar. Eve döndüğünde kardeşine: “artık sıra bende, şimdi sen okuyacaksın” der.
Albert, yaşlı gözlerle “Hayır sevgili kardeşim, artık okula gidemem. Benim için çok geç. Madenlerde dört yıldır neler yaptığıma bak! (ellerini gösterir.) Tüm parmaklarımdaki kemikler en az bir kez kırıldı, sağ elimde öyle kötü bir romatizma başladı ki, artık bir bardak bile tutamıyorum. Nasıl bir kalem veya fırça ile narin çizgiler çizeceğim? Benim için çok geç…”
Hikâye bu şekilde aktarılmasına rağmen, resimdeki ellerin kime ait olduğu bilinmemektedir. Gizemle dolu bu eser herkes tarafından hayranlıkla benimsenmiş.
Hikâyeyi duyunca daha çok etkilendiğim bu eseri sizlerle paylaşmak istedim.
Sanatı besleyen ellerimize binlerce kez şükürler olsun.
Sevgiyle...