(Bugün hava o kadar garip ki bulutlara sepya bir ışık giydirilmiş gibi. Sanki gün saat 16.00'da takılıp kalmış. Tanrı bugün bizi akşamüstüne hapsetmiş gibi.)


Uzun sayılabilecek bir süredir zihnimde çalkalanıp duruyorum. Heyecanım bile kaçtı, o kadar diyeyim. Neredeyse tüm ihtimalleri ve paralel evrenleri düşündükten sonra bir şeyler üretmeye çalışırken bu fotoğrafa denk geldim. Her şeyin değiştiği yere…

Büyümeyi anlamadığımı taze yapmış olduğum bir hata ile öğrendim. Bunu kovalarken beni büyüten her olayın fitili olan o yeri buldum. Anılardan taştı önüme. Tuttum, yakaladım! Başladım sormaya.


—Ben kim oldum?


Sen kaderinde olman gereken yere evrilen bir insan oldun. Herkes oldun. Er ya da geç sadece senin için tam zamanıydı.


—Neşem nereye gitti? Gözlerim eskisi gibi bakmıyor...


Aslında hep seninle. Sadece dili ve ifadesi değişti. Belki gırtlak kanseri oldu, sessizleşti. Belki tüm o ciğerine çektiğin sorgu dumanında boğuldu ve baygınlık geçiriyor sakin ol.


—Alakasız ama misafir kediler nerede şimdi, hani o pati izlerinin sahipleri?


Karşı komşun Ercüment, hala yaşıyor ve ölen alt komşunun kedilere bakma işini o yapıyor. Merak etme, hala birisi sevince tüm kediler tıkırdıyor.


—Bak, bugün sevindiğim tek haber bu. Devam ediyorum. Her şey aynı anda ve hep benim olabilir mi?


Gece uyumadan önce anılarını düşündüğün zaman evet. Lakin yaş geçer, zaman ilerler, her şey yeniden boyutlanır. Hayatına bir yemek servisi gibi bak henüz ara sıcak kısmındasın.


—Tatlı sufle olsun mümkünse. Peki, ne lazım?


(Yazar bu kısımda yazmayı bırakıp "Neyim Var Ki?" açmıştır. Çünkü perileri yoktur.)


İlham… Dün gece nöbette ablalardan biri söyledi, senin çaban hazır. İlham gerek.


—İlham illa bir insan vücudunda bir peri mi? Bir meta mı? Bir tutku mu? Bir acı mı?


Ben bir kırılma noktasıyım. Beni fark ettiğin kadar seninle konuşurum yalnız önündeki yoldan emareler veremem sana. Zaman ve sabırla işlenen sen, yine olman gereken bir yerde, olman gereken zamanda ve şekilde yetilerini kazanacaksın. Perinin formu ne olur bilmem ama çok değer göreceği muhakkak.


...


Sevgili anılarım… Eksildiğimi ve azaldığımı hissettiğim, hatta bazı basit hatalarımın tekrarına düştüğüm bu yerden sesleniyorum. Bir yığın cümle ile geldim şimdiye. Virgüller ve noktalarla... Şimdi nokta koyamam, hayatın noktasını kader koyar. Bitti sandığım tüm cümlelere virgül koymuşum ben. O kadar çok virgül koydum ki omuzlarım ağır, bana bir noktalı virgül getirin.

Bundan sonra düşünüp paralanmam için gelmeyin. Öğretilerimi hatırlatmak için gelin. Babamın iki bin on ikide yazdığı doğum günü mektubunu bugün yeni anlamam gibi gelin. Sadece artık kulağım sizde ve geç kalmayın. Biraz daha profesyonel yaşamama destek olun. Az hata yapmam için...