Ateşi daha fazla körüklemeden ılınacaktı bedenler.

Soğuğu kıracaktı.

Sahi körükledikçe dumanlar bulut gibi doluştu odaya.

Kaybolduk kara bulutlarda,

kaybolduk hislerde,

yok olduk birbirimizde.


Gözlerini kapatıp bir kart seçmiş.

Tutsaklığı acı bilmiş.

Sümbül bahçesinde sümbülü es geçip bilinmezlik otlarını sulamış.

Belkilerin diyarında belkilerle yatıp kalkmış.

Böyle böyle bulanmış aklı, fikri.

Başka kadınlar geçmemiş gönül yolundan.

Gözyaşlarını bakır kazana koyup kaynatmış hayallerinde.

Sonsuzluğa doğru uzanıp,

olmazlarda yanacağını söylüyormuş.


Tanrının kahkahası sarmış dört bir yanı.

Erkekleri titretiyor,

kadınları inim inim inletiyormuş.

Gıcırdayan gönüller anlatmak istiyormuş hep bir ağızdan,

“dünyanın çarşafı çıkmış...”