Bilim insanlarına göre dünyanın en mutlu insanı kabul edilen Matthieu Ricard aslında bu şekilde anılmaktan pek mutlu değil “Aslında doğru yere bakan herkes mutluluğu bulabilir” diyor. Tüm mesele burada başlıyor aslında, kendisi için doğru noktayı bulabilen ve onu kaybetmeyen herkes buna sahip olabilir. Yine de herkesin aklında bir soru işareti belireceği şüphesiz, bir insana hangi kanıta dayanarak en mutlu diyebiliriz?  


Birkaç yıl önce Wisconsin Üniversitesi’nde düzenli olarak meditasyon yapan bir grup ile birlikte yürütülen araştırmanın deneği olmuş ve kaf atasına 256 elektrot yerleştirilerek MR görüntülerine bakılmış. Ricard'ın beynindeki şükretmek ve zevk almak ile ilgili alanların anormal derecede gelişmiş ve normalden daha büyük olduğu, beynin ön sol lobunda ise negatif duyguları engellemeye meyilli ve mutluluk veren geniş bir alan olduğu tespit edilmiş. Bilim insanları ise bunu meditasyona bağlamış. 


“Her saat on saniye meditasyon yapın. Nerede olursanız olun, ne yapıyorsanız yapın, ara verin. On saniye hiçbir şey düşünmemeye çalışın. Bu, uzun süreli meditasyonlardan daha etkili.” tavsiyesini de veriyor.


Gezmek, alışveriş yapmak, aşık olma hatta belki özlem hissetme arzularımızın tümü bizi belli bir noktaya kadar ulaştırır. Yola devam etmek için nefes aldığımız her salisenin, bunların bize kazandırdıklarının bilincinde olmalıyız.  


Yaşamaktan vazgeçenler bile daha mutlu olacaklarını düşünerek bu karara varırlar. "Bir şekilde acılarını dindirmenin yolunu ararlar, onlar için başka seçenek yoktur." diyerek bu konuya değiniyor Ricard TED konuşmasında. Aslında bunları nasıl yorumladığımız tamamen bizim elimizdedir, acı bir deneyim yaşayıp atlattıktan sonra iki seçeneğimiz vardır. Bunu bir tecrübe olarak görüp yaşadığımız için her şeyde bir hayır vardır şeklinde düşünebiliriz ya da bunu zihnimizde bir yıkım, acı olarak tanımlayıp "geçmişimizdeki kötü şeyler" bölümüne ekleyebiliriz. Kierkegaard'ın da dediği gibi, “Yaşam çözülecek bir problem değil, tecrübe edilecek bir gerçekliktir.”


Hayat sadece kendimizi mutlu etmekten ibaret değildir, bencil olarak sadece benliğimizi kandırırız. Karşılık olarak minnet beklemeden etrafımızdakilere, küçük bir selamla bile belki, yardım etmek hem onları hem bize tarif edilemeyen bir sevinç verecektir.  


Her şey tıkırında giderken bir problem çıkarsa ne yaparız? Üstüne düşünürüz, neden olduğunu sorgularız. Dümdüz bir yolda taşa takılırsak yolun düz olduğunu değil taşın neden orada olduğunu düşünürüz. Kalkıp devam ederiz ya da bir sonraki hatayı bulmak için daha detaylı incelemeye başlarız. Çünkü bir daha gelirse düşmekten korkarız, bilinçsizce sürekli bir sonraki pürüzü ararız ve asla yolun tadını çıkaramayız. Bisiklete binmeyi öğrenmeye çalışırken düşüp bir daha denemesek bunu başarmanın verdiği hazzı asla bilemeyecektik.


Biz mutluluğu yolun sonunda aradık fakat aslında her an etrafımızdaydı. 




Yazar: Nehir Aylaz