Jake, Jake’e karşı!
-Nasıl yani?
Şöyle düşünün; hepimiz eşsiz ve benzersiz olarak yaratıldık öyle değil mi? Ya bir gün kendimizden bir tane daha karşımızda görmüş olsak? "Hıı, olamaz!" dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü kim ister, kendinden bir tane daha olsun? Üstüne bir de sizin yaşadığınız hayatınızı yaşamaya başlasın... Sizin evinizde yaşamaya başlasın, sizin giysilerinizi giysin, sizin arkadaşlarınızı, sevdiklerinizi çalsın.
"Yok artık bu kadarı da fazla ama!"
Evet, şimdi filmi anlatmaya başlıyorum…
Üniversitede tarih dersleri veren adam, okul ve ev arasında gidip gelen monoton hayatına en azından bir kız arkadaş sığdırmayı başarmıştır. Bir gün bir arkadaşının tavsiyesi üzerine bir film izler ve o filmde kendisine çok benzeyen birini görerek, bu oyuncunun peşine düşer.
Adam artık, kendisine ikizi kadar benzeyen Anthony'nin de hayatının bir parçasıdır.Tabii Anthony de onun.
Yönetmenliğini Denis Villeneuve'nin üstlendiği gerilim filminin senaryosunu ünlü yazar José Saramago’nun romanından uyarlayan isim ise Javier Gullón. Kadroda; Jake Gyllenhaal, Mélanie Laurent ve Sarah Gadon gibi isimler yer alıyor.
Jake Gyllenhaal'ın başrolünü paylaştığı bu filmi kendim şahsen üç kez ya da daha fazla da olabilir bu sayı, izledim. Jake'in bu filmine çok hâkimim.
Zaten onun ve filmlerinin sıkı bir hayranı olarak söyleyebilirim ki; oynadığı filmlerde kendinden parçalar yansıtıyor bizlere.
Ama mesela Southpow'daki boksör Billy Hope ya da Prisoners'teki hırçın dedektif Loki, değil gerçek hayatta. Gayet güleç ve samimi. Metroda insanlarla yan yana yolculuk ettiği fotoğrafları bile var. Uyuyan bir insanın yanında; ayakta, elinde kitabı, kulağında kulaklığı müzik dinliyor.
Sizler bu filmi izlediniz mi, izlediyseniz nasıl buldunuz?