Tamamen rastlantı, şans, plansız, kendiliğinden gelişen ya da kader nasıl adlandırılıyorsa artık bilmiyorum ama bu cümle tamamen diye başlamamalıydı diye düşünüyorum.
Her neyse günün birinde bir şekilde dişçideyken, diş hastanesindeyken, Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniğindeyken herhangi bir şikayetim olmamasına rağmen muayene olmaya karar verdim. Diş hekimi şikayetimin ne olduğunu sorduğunda ona herhangi bir şikayetimin olmadığını söyledim. Rutin kontrol için mi geldiğimi sorduğunda ise kontrol için geldiğimi ama rutin bir kontrol olmadığını söyledim.
Dişçi pardon diş hekimi; dişçi denilmesine kızdıklarını hatta bunun kızılacak bir şey olduğunu bilmiyordum. Sonuçta hiç kimse diş hekimini kızdırmak istemez değil mi? Diş tamircisi! öhm
Sayın diş hekimi diş filmimin çekilmesini istedi, filme baktıktan sonra muayene devam edecekti. Ben en fazla diş temizliği yapar ve dişçi ile olan randevum-tedavim biter diye düşünüyordum. Çünkü bana göre dişlerimde herhangi bir problem yoktu. Dişçi pardon pardon diş hekimi, dişlerimin benim zannettiğim kadar problemsiz olmadığını söyleyince şaşırdım. 2'si kanal tedavisi, 3 tanesi doldu toplam 5 tane çürük, diş taşı temizliği ve diş eti çekilmesi, diş lezyonuna sebep olan lanetlenmiş gömülü 20'lik dişlerin çekimi ve daha bir sürü şey.
Sayın diş hekiminin tedavinin onun payına düşen kısmının bittiğini ağızımı açarak uzandığım koltuktan kalkabileceğimi söylediğimde anladım. İlginç bir şekilde koltuktan kalmak istemiyordum çünkü çok rahat hissediyordum üstelik gözlerimi kapatmama neden olan rahatsız edici ışıkta kapanmıştı. Tabii zaman kaybetmeden hemen kalktım. Benim gözlerimi kapatmam gerekecek kadar rahatsız eden ışık diş hekiminin daha iyi görmesini sağlıyordu. Aklıma bir an karşılıklı 6-9 rakamına bakan görsel geldi. Bazı şeylerde bakış açısı gerçekten çok önemli. Görselde anlatılmak istenen şey iki tarafında haklı olabileceği, olaylara tek taraflı bakmamamız gerektiği, empati yapmamız gerektiği ve olaylara karşı taraftan da bakmamız gerektiğini anlatıyordu. Yani bakış açısı önemli ama bütün bunlardan bağımsız o rakamın 6 mı yoksa 9 mu olduğunu da merak etmiyor değilim.
Beni muayene eden diş hekimi dişlerin numaralarla adlandırılıp resmedildiği sarı bir kağıda sırasıyla Endodonti(kanal tedavisi), Periodontoloji(diş eti problemleri), Ağız Diş ve Çene Cerrahisi(bunun niye zama zingolu ismi yok) ve Restoratif Diş Tedavisi(diş dolgusu) bölümlerine gitmem gerektiğini söyleyerek geçmiş olsun dileklerini sundu. Bende kendisine iyi çalışmalar dileklerimi, güler yüzümü ve teşekkürlerimi sundum.
Merdivenlerden yukarıya çıkarken keşke insanların düşüncelerinin de filmi çekilebilseydi diye geçirdim içimden böylece düşünce hekimi filme bakıp bu düşünceleriniz aptalca, bu düşünceleriniz kulaktan dolma, bu düşünceleriniz yanlış, her şey zannettiğiniz gibi değil işte diyebilseydi ya da bu düşünceleriniz gereksiz, öncelikle bu düşünceden kurtulmanız gerekiyor çünkü bu diğer düşüncelerinizde etkiliyor, bu düşüncelerinizi çektirmeniz gerekiyor diyebilseydi işte o zaman farklı bir dünyada yaşayabilirdik.
Periodontoloji bölümüne gittiğimde diş hekimi bana dişlerimi fırçalama sıklığını sordu ona bazı günler 2 kez, bazı günler 1 kez, bazı günler hiç fırçalamıyorum diye yalan konuştum, sabah fırçaladığımda akşam, akşam fırçalamadığımda sabah fırçalamadığımı söylesem yine yalan konuşmuş olurdum. Diş fırçalamamanın diş hekimine yalan konuşacak kadar utanç verici bir şey olduğunu o ana kadar fark etmemiştim. Dişlerimi fırçalamamak konusunda neden yalan konuştum. Çünkü dişlerini düzenli olarak fırçalamamak benim için utanç verici bir şey ve ben utanç verici insanlardan olmak istemiyordum ama yalan konuşmakta utanç verici bir şey, o zaman utanç vericilikten utanç vericilik seçme fırsatı; hem öyle overlok makinesi gibi ayağınıza da gelmez. Diş fırçalama konusunda yalan konuştuğunu anlayacak birisine yalan konuşmak ise utanç vericilikten daha öte bir şey. Merhabalar utanç vericiliğin ötesinden bildiriyorum; burası da baya kalabalıkmış.
Neden hiç tanımadığım muhtemelen hastaneye gelmediğim sürece karşılaşmayacağım birisine yalan konuştum. Benim kendisine saygısı olan birisi olduğu mu düşünmesi için mi? Benimle ilgili herhangi bir şey düşünecek mi ki acaba? Çünkü her gün benim gibi birçok hastayla ilgileniyor. Yürüyüşe çıkan birisinin otobüsün ya da dolmuşun ne zaman geleceği hakkında düşünmeyeceği gibi ama hayır yürüyüşe çıkan kişi yürüdüğü sırada otobüsler hangi sıklıkla geçiyor acaba diye düşünebilir. Sonuçta yürüyüşe çıkan birisinin ne düşündüğünü ben nereden bilebilirim siz de bilemezsiniz. Bu bilinebilir bir şey değil.
Belki de o an diş hekiminin gözünde ağzında dişleri olan bir insan değilde etrafından insan olan dişler gibiydim. Nice insanlar gördüm ağzında diş yok, nice dişler gördüm etrafından insan yok. Mevlana nasıl demişti: "Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok."
Yani kıyafetlerin insanları değerli yapmadığı, önemli olan insanın öz benliği olduğu anlatılmak istemiş ama Nasrettin Hoca da ye kürküm ye diyerek bu farkındalığın toplum tarafından anlaşılmadığına güzel bir gönderme yapmış.
Farklı bir açıdan bakarsak mevki sahibi olan birisinin hak etmediği yerde olması, mevki sahibi olması gereken kişinin ise mevki sahibi olmaması diye de yorumlanabilir. Ya da insanları çıplak gösteren bir gözlüğü mü vardı acaba? Adam pisliğin teki çıktı Rıza Baba ama bu üzerinde elbisesi olmayan insanlar için olası bir açıklama içinde insan olmayan kıyafetleri açıklamıyor. Peşin hükümlü çıktık Rıza Baba. Ayrıca Rıza Babayı da hiç sevmem.
Aslında anlatmak istediğim şey hayat tekdüze-rutin olduğu zaman bazı şeylerin önemsizleşmesi, anlamını yitirmesi, kayıtsızlaşma itmesiydi ama konu konuyu açtığı için buralara kadar geldik. Konu konuyu açmak zorunda. Konunun konuyu açmaması mümkün değil. Yeter bu kadar açtığım ben artık açmıyorum diyebilir mi acaba? Bu kez de konunun konuyu açmadığı konusu açılmış olacak. Galiba konunun konuyu açmama lüksü yok. Birisinin konuyu durdurması lazım. "Durduramıyoruz efendim!"...
Sanırım ben kısa bir süreliğine durdurmayı başardım. Yeniden görüşünceye dek hoşça kalın.