yeni bir aşkın tohumu,

eskiden yaşadığımız o mutlu anları

defaatle suluyor.

kızmıyor ve küsmüyorum.

bir ağaca bakmak için,

derin bir nefes almak için,

bir şeyi en azından sevmeye devam etmek için

duruyorum. 

hüzün sarsın beni neye yarar, 

toprağa dökülsün ellerim,

bir kapı belirsin önümde,

açan da kapayan da sen ol.

yani varsın her şey yine bu keşmekeşde

dönüp sana bağlansın.

ben artık kendimi, 

günde beş kez

çengel iğneyle duvara asıyorum.

kimse fark etmesin diye, 

duvarları taklit ediyorum. 

yani ben artık bir aşık değilim, 

bir evlat, kız kardeş değilim. 

yalnızca duvarım, 

renginden pek memnun olmayan, 

ama şikayet etmeye de hali olmayan bir duvar. 

herkesi dikkatle dinleyen, 

ama konuşmaya hiç yeltenmeyen bir duvar. 

seni hala seven

ama heybene doldurduklarından korkakça kaçan bir duvar.

şimdi seninle biz,

ne yeni bir aşkın tohumu

ne eski anıların istikrarıyız.

bir hiç ve her şey değiliz.

ben bir duvarım. 

ve sen o duvara

yılmadan bir şeyler anlatan,

bazen karşısında ağlayan,

cevap almadığında pencerelere dönen

sade bir kimliksin. 

yaradılışından gelen hafif bir gülümsemen var

ve sana destek olan sol ayağın. 

bense duvarım, 

kimliğim sensin.