Duvarın içinde yaşayan bir adam vardı. Her gün duvarın içinde tam tur döner dururdu. Sürekli dönmesine rağmen yeterli ısıya ulaşamadığı zaman ölürdü ve ertesi gün yeniden doğardı adam. Hayatı boyunca sayısız kez dirilmişti, tıpkı Prometheus'un sürekli yenilenen ciğeri gibi. Neden duvarın içinde olduğunu hiç düşünmezdi. Her gün etrafından geçen insanları izler, ilginç yaşamlarını incelerdi. Kimi dondurma yer, kimi mağaza önünde bekler kimi de sinemadan çıkardı. Bazıları ise sadece yürürdü hemen önünde. Ara sıra öfkeden duvarı tekmeleyenler de olurdu. Ama buna pek aldırmazdı. Adam mutlu muydu değil miydi bilmezdi. Bunu, ağlayan insan yüzleri gördüğünde sıklıkla sorardı kendine. Fakat cevabı yoktu. Belki de hisleri yok olmuştu duvarın içinde. Olsa bile kimse göremezdi zaten. O ise birçok şeyi görmüştü hayatı boyunca. Bizzat yaşamamıştı belki ama bilirdi insanların dertlerini ve sevinçlerini. Bir keresinde ayakkabısının birini onun duvarına dayamış halde bir kadın gördü. Elinde duman çıkaran bir şey vardı kadının. Ne olduğunu anlayamadı. Ağlıyordu kadın. Ama sessizdi. Adam tıpkı kendisinin duvarın içinde dönmesi gibi diğer şeylerin de her daim devinim halinde olduğunu bilirdi. Bu yüzden kadının içinde nelerin döndüğünü düşündü. Ama başta anlayamadı. Kadına yaklaştı duvarın içinden. Kalbini dinlemeye çalıştı. Kalbi yavaş atıyordu. Hüznü oldukça sessizdi. Bunu takdir etti adam. Çünkü öfke ve üzüntüsünden dolayı etrafa zarar veren çok kimse görmüştü. Kadın onlara benzemiyordu. Adam biraz daha çabaladı. Ve sonra anladı. Aşkından böyleydi kadın. Fakat ölçülü bir sevgiydi onunki. Güzelce sevmişti. Belli ki sevgisine karşılık bulamamıştı. O yüzdendi sessizliği. Yine de bunu kabullenmişti. Biraz ağlayıp hayatına devam edeceğini biliyordu kadının. Sonra omuzlarına dokundu buz gibi elleriyle. Öyle ya duvarın içi pek soğuk olurdu. Kadın da irkildi o anda. Üşüdüğünün farkına vardı. Sigarası da bitmek üzereydi. Sonra ayrıldı oradan. Adam ise devam etti dönmeye. Çünkü dönmeyince üşüyordu. Üşüyünce de ölüyordu. Gerçi bunun bir faydası da yoktu. Bir iki tur döndükten sonra durakladı. İyice yorulmuştu. Üşümeye karar verdi ölümünün hızlı olması için. Hem yeniden doğduğunda belki de dumanlı kadını tekrar görebilirdi. Bu düşünce ile mutlu olduğunu hissetti. İçi huzurla doldu. Belki hayatında ilk defa kendine ait duyguların varlığını keşfetti. Bir anlığına kendini her gün duvarın dışında gördüğü neşeli insanlardan biri gibi düşündü. Belki de artık nasıl yaşaması gerektiğinin farkına varmıştı. Bir an önce yeniden doğuşunun hayalini kuruyordu. Dumanlı kadının tekrar geleceği umuduna tutundu. Ve öylece bıraktı kendini buz gibi soğuğun içine.