Bölüm - 1 Karanlık Çağ
Bilinç evinde her şey düzenli ve tertipliydi. Olması gerektiği gibiydi. Bir sonraki zamanın işi bir önceki zamandan belliydi. Bilinç, kendi düzeni içerisinde evi kontrol ediyor bir işin ne zaman yapılması gerektiğini biliyordu. Dakik işleyen bu düzen Duygu’nun içeri girmeye çalışması ile sekteye uğradı. O içeri girmeyi zorladıkça Bilinç direniyor fakat Bilincin buna daha fazla dayanamayacağını anlıyordu. Sonunda Bilinç, Duygu’ya yenik düştü ve onu içeri almak zorunda kaldı. Duygu içeri girer girmez kendi düzenini kurmaya çalıştı. Bilinç ne kadar dirense de o içinde barındırdıklarını dışa vurmaya başladı. İlk Mutluluk kendini gösterdi. Bilinç, bu Duygu parçasının hareketlerini görmezden geldi ve onu benimsemeye başladı. Kendi düzenine ve dakikliğine mahal getirmiyordu. Çünkü Mutluluk, onun yaptığı işleri dikkatle takip ediyordu. Sonra Duygu Hüznü dışa vurdu ve Bilinç ona anlam getiremedi. Bilincin her yaptığı iş karşısında ufaldıkça ufalıyor ve kendini yalnız köşelere atıyordu. Hiçbir şeye karışmıyor, onlara uzak kalıyordu. Bu Bilinci etkilese de işlere uzak durduğundan dolayı onun için sorun teşkil etmiyordu.
Duygu hızlı bir şekilde içinde biriken diğer parçacıkları da dışa vurmaya ve her iş birer birer sekteye uğramaya başladı.
Duygu’nun dışa vurduğu parçalar Bilinç evini ablukaya alırcasına her tarafa dağıldı. Bu biçimsiz parçalar Bilincin işini sekteye vurmaya devam ediyor bu da Bilinç ile Duygu arasındaki şiddetli çekişmelere neden oluyordu. Bu parçalardan en kuvvetli ikisi bilincin düzeni ile doğrudan mücadele başlattı. Duygu’nun ikazlarına aldırmadan Bilincin işlerini ertelemesine neden oluyorlardı. Kibir ve Nefret idi bunların adları.
Bilincin en önemli işlerinden birisi de İmkan’ı kontrol etmesiydi. İmkan, Bilinç evinin içerisindeki düzeni sağlamak için Bilinç tarafından soyut olarak elde edilen bazı düşünceleri anlamlandırıyordu. Düzen ve dikkat içerisinde yönetilen ve yönlendirilen bu duruma Kibir, Merak’ın da etkisi ile doğrudan müdahale etmeye çalıştı. Çünkü Duygu Merak ile Kibri aynı sırada dışa vurmuştu. Bilinç bu duruma karşılık verdi ve Kibri bilincin dışına atmakla tehdit etti. Fakat Kibir buna aldırış etmedi. Ayrıca Nefret ile aralarında güven parçası vardı. Bu durum Bilinç ile ilgili yaptığı her hamlesinde Nefret ile hareket etmesine sebep oluyordu. Kibrin nefret ile beraber hareket etmesi Bilinçte bir anlam ifade etmiyordu. Bunu fark eden Duygu ise içinde kalan son parçalardan büyük bir bölümünü dışarı vurdu ve onu ikiye ayırdı. Bu parçalardan birine Kaygı diğerine ise Endişe ismini verdi ve Endişe’yi bilincin yanına yerleştirdi. Bilinç Endişe’nin yanına gelmesi ile Kibir ve Nefret’in bir arada olmaması gerektiğini düşünmeye başladı. Duygu, Kaygı’yı da diğer parçaların arasına saldı ve o Bilinç evinde başıboş gezmeye başladı.
Bir zaman sonra Kibir ve Nefret Bilincin imkanına sızmaya çalıştı. Bilinç bu işin her an başında olduğu için bunu başaramadılar yine de bilince fark ettirmediler. Uzaktan Bilincin yaptıklarını kendilerine aktarmaya çalışsalar da anlamdan yoksun olduklarından dolayı bilincin işleyişini idrak edemediler. Uzun süre beklemelerine rağmen Bilinç İmkan’dan ayrılmadı. Çünkü o, endişenin gücü ile Kibir ve Nefret’in yapabileceklerine kafa yoruyordu.
Bir zaman geldi ve Nefret Duygu’ya bütün parçacıkların bir arada olması gerektiğini iletti. Parça halinde Bilinç evinin içerisinde dolaşılması hem Duygu’ya rahatsızlık verdiği hem de Bilincin işlerinin sekteye uğradığını ifade etti. Bu teklifi ona Sinsi önermişti. Onunla aynı sırada olmasa da birbirleri ile iyi anlaşıyorlardı. Fakat Duygu, Nefret ile Kibrin çevirdiği işlerden haberi vardı ve bu duruma yanaşmadı. Parçaların etrafta düzensiz bir şekilde hareket etmesinden rahatsız olsa da bu durumu Bilinç ile paylaşmak için kaygıdan bilince gitmesini istedi. Kaygı, Endişe’nin Bilincin yanında olduğunu bildiği için gitmeyi kabul etti ve İmkan’a yöneldi.
Kaygı bilince vardığında Endişe heyecan ile birlikte imkanın yanındaydı. Yan yana gelmek bu iki parça için bir ifade oluşturmadı ve Heyecan bu duruma çok üzüldü. Çünkü o Hüzün’den sonra ortaya çıkan parçaydı. Kaygı ile Endişe aynı parçadan oluştukları için Heyecan kendisinden bir parça koparttı ve ikiye böldü. Birini Endişe’ye diğerini ise Kaygı’ya verdi. Bu durumda kopartılmış iki parça bir araya geldiğinde Endişe ile Kaygı heyecanlanacak ve aynı parça oldukları ifadesi bu heyecandan anlaşılacaktı.
Kaygı duygunun iletisini Bilince aktardı ve Bilinç, Endişe ile heyecanı da yanına alarak duygunun bulunduğu yere yöneldi. Ne Kibrin ne de Nefret’in etrafta olmadığını fark etti. Fakat Şüphe de ortalıkta yoktu ve İmkan’ı boş bırakarak Duygu’nun yanına geçti. Kibir, Bilinç evinin köşesinde Sabır ile beraberdi ve olanları fark ederek yönünü İmkan’a çevirdi. Sabır, nefreti beklemesi gerektiğini kibre aktardı ve yanından ayrıldı. O ise Sabrın önerisini aldırmadan imkana daldı ve kısa süre içeride bekledi. İmkan bir fabrika gibi durmadan anlamlar üretiyordu. Bu anlamların içinde Kibir adeta yüceldikçe yüceldi. Aniden imkanın içi sessizliğe büründü ve bilinç işlemi sonlandırdı.
Kibir artık anlam yüklüydü fakat bilinç bu durumdan şikayetçiydi ve Kibrin yüklediği anlamları geri bırakmak zorunda olduğunu ifade ediyordu. Kibir ise bu ifadeye aldırış etmedi. Duygu kaygının etrafta gözükmemesinden dolayı yanına sadece şaşkınlığı almıştı. Bu yüzden bilincin endişe ile uyumuna güvenerek hükmün ona verilmesi gerektiğini düşündü. Bu sırada diğer Duygu parçaları da anlam kazanmak için etrafta gezinmeye başladı. Kibrin haksız anlamlar yüklenmesine bazıları karşı gelse de Nefret, Kibir ile Güven bağlantısından dolayı ona destek verdi. Bu durumda kibrin yanında yer aldı fakat diğer duyguların da anlam kazanmasını savundu.
Duygu bütün parçalarını bir araya topladı ve Kibrin yapılması yanlış olan eylemin hükmünü Bilince verdiğini ifade etti. O sırada Bilinç, yanında Şüphe ve Endişe’nin olmasına istinaden Kibrin duyguya geri dönmesi veya bilinç evinden kovulması gerektiğini aktardı. Duygu kopan parçanın tekrar bütün olamayacağını ve bu durumda Kibrin ancak Bilinç evinden uzaklaşması gerektiğini savundu. Parçalar Bilinç evinden bir parçanın uzaklaştırılma ihtimali karşısında şok oldular. Çünkü Korku bütün parçaların tam ortasındaydı ve parçaların şekilsiz görüntüleri Korku’nun gücü ile sarsıldı. Kibir, kendisinin imkana girilmemesi için herhangi bir sebep olmadığını ve Bilinç evinden uzaklaştırılmanın haksızlık olduğunu ifade etti. Ona yakın parçalar da Kibri desteklediler. Bu durumda Bilincin Kibri dışarı atma tezi çürümüş oldu. Fakat o, Duygu’dan bu durumun önlenmesi adına yeni bir parça kopartmasını istedi. Duygu bu duruma sessiz kaldı, çünkü kendisinde çok fazla parça kalmamıştı. Daha sonra bilince denediğini fakat başaramadığını ifade etti. Bilinç buna sinirlense de tedbiri yanına aldı ve yapay bir Duygu parçası üretmesi gerektiğini düşündü. Düşünmek, Bilince özgü bir durumdu ve bu durumu İmkan’ın sağladığı anlamdan kazanmıştı.
Kibir son başarısından sonra parçalar içerisinde yükseldikçe yükseldi ve kendisinin özelliğine yenik düştü. Nefret ile olan yakınlığı azaldı fakat güveni azalmadı. Güvenin de Kibir ve Nefret’in arasında olması onlar ile daha fazla zaman geçirmesini sağlıyordu.
Bir zaman geldi ve Kibir parçaların arasında en kudretli halini aldı. İstediği parçayı Duygu gibi yanına çağırabiliyordu. Kazandığı anlamları bir araya topladı ve kendi düşüncesini oluşturdu. Kibir bu yeni özelliği sayesinde imkana yeniden sızmayı düşündü ve Bilinç kadar olmasa da üretken davranmaya, düşüncelerini diğer parçalarla paylaşmaya başladı.
Kibir ile Nefret bir zaman otururken ona konuşmaktan bahsetti. Nefret’in bu yeni kavramı idrak edememesi Kibir’de büyüklenme oluşturdu ve onu küçümsedi. Nefret’in Güven’e bağlılığı da olsa bu durumdan hoşlanmadı ve onun ifade ettiği konuşmadan hiçbir anlam çıkaramayarak Kibir’den uzaklaşmaya karar verdi.
Bilinç uzun süre kibrin yaptığı yanlışı tekrar etmemesi için yapay duygu parçasını nasıl yapacağını düşündü. Kendisinin özelliği ile Kibre yenildiği için üzüntü her yanını kaplıyor, bu durum da düşüncelerine gölge düşürüyordu. Uzun zaman sonra Duygu tekrar Bilinç ile bir araya geldi ve durumu fark etti. Üzüntüyü yanına çekerek uzun zaman bu Duygu parçasıyla bir arada bulunmak zorunda kaldı ve bu durum Bilincin daha açık düşüncelere dalmasına sebebiyet gösterdi.
Kibir, düşüncelerini iyiden iyiye şekillendirmişti. Bu soyut kavramları somutlaştıracak yeni ifadelere ihtiyaç duydu ve planı yarattı. Eylemlerini gerçekleştirmek için tek bir planı vardı; İmkana yeniden ulaşmak. Bu soyut kavramları diğer parçalar idrak edemedikleri için onlara büyüklenmesinden çok birine düşüncelerini aktaramamaktan sıkılmaya başladı ve onlara ihtiyacı olduğunu fark etti. Duygu’nun Bilinç evine girdiği zamandan beri parçaların birbiri ile temasları ve ihtiyaç duymaları tamamen doğal yollara ve birbirinin aynı yerden gelmelerine bağlıydı. İlk kez Kibir bir diğer parçaya ihtiyaç duyduğunu anlıyordu ve bu durumun diğerlerinin de fark etmesi gerektiğini düşündü.