Bazı günler çekilmez oluyorum. Hayata çekilmez. Çekmeye çalışıyoruz aslında ipi tutmaya, bağlamaya çalışıyoruz. Her zaman iyilik olmaz, iyi olunmaz. İyiliğin yanında gelen kötülüğü görmüyoruz çoğu zaman. Bazılarının mutluluğu bir kişi. Bazılarının mutluluğu iki kişi. Mutluluğa alıştığın zaman hayat güzel gidiyor aslında. Ama düzenden çıktığında mutluluğu kaybettiğinde ardından gelen melankoli hali sanki havalar gibi seni alıyor. Bulutlar, gökyüzü, yağan yağmur... Hepsi seni biliyor. Gittiğim her yer, gezdiğim her şehir, her sokak, gittiğim her deniz içimi döktüğüm bütün sular. Hepsine seni anlattım. Hepsine seni sordum. Sana soramadığımdan. Koştum başka yerlere. Ama sana gelemedim. Gelmemek de istemedin ki zaten. Neden böyle olduk bilmiyorum. İki yabancıyız ve bunu ben yapmadım kırgınlığım da, kızgınlığım da sana. Seviyorum ama nasıl? Seni nasıl sevdiğimi bilmiyorum. İnsan gibi seviyorum. Kalbimle seviyorum. Ve bunun adının aşk olmasına çok üzülüyorum. İnsan bilerek aşık olur mu ki zarar veren birine? Fark etmemiştim. Etsem engel olurdum kendime, zorla, vura kıra. Aşık olmazdım sana. Hikayenin sonunda bir şeyler ölüyor. Ama biliyorum ki ölen her şey benden gidiyor. Bu da zamanla acı veriyor. Yaşamak istediğim duygularım var. Üzülmeden, kırılmadan, hayal kırıklığı yaşamadan. Seninle mutluydum ben. Gözlerimin içi gülüyordu ve bu en iyi sen biliyorsun. Bilmeye devam da ediyorsun aslında. Sadece görmezden geliyorsun. Beni gör, beni anla istedim. Sen ise başkalarını isterdin. Beni istemedin, dinlemedin. Mahsunum, mazursun. Sevilmek, sevmek güzel ama karşılığı senden değil. Hiçbir zaman karşımda da olmayacaksın. Bir daha öpemeyeceksin ellerimi, öpemeyeceksin saçlarımı. Koklayamayacaksın boynumu, saramayacaksın belimi, öpemeyeceksin dudaklarımı. Değmeyecek ellerimiz birbirine. Öpemeyeceksin hiçbir kimse aynı duygularla. Duygusuzluklarımla kaldım. En kötüsü de seni anlattığım bizi bir araya getirir ama bizi bir araya getirmez.