ucu dişlerimden çıkma tırnaklarıma
ev sahipliği yapan parmaklarım
birer birer giriyor içine yatacağım
öleceğim ve belki yeniden doğacağım
yatağın altlarına/
sokuşturuyor ne var ne yoksa
yumuşaklığın altında gizli
kullan at dolma kalemler
yarısı kardeşte gök mavisi silgi
kırmızı çarşafımın ten hissetmeyen yüzü
gizleniyorlar oracıkta korkar gibi benden
koyan da bendim, yok eden de ben olacağım
nasıl dizayn etmeliyim bilmiyorum
yatağım bir kare olsaydı eğer
dünyamı küpten yapardım
aşktan yazmıyorum
yazmayacağım
fakat tarihi bile giden hafızamdan
aşk gününün rengini bilirsin
beklemem seni
bardaklarım kırık
sevda bana çok uzaktır
(bu satırla anladım ben virgülün de noktanın da
bendeki varlığını)
birilerinden bahsetmez parmaklarım
onlar anca yorgan sermeyi bilirler
ve ayaklarıma üfürmeyi/ üzülmeyi
kolun kaşınır bir sinektir
sen de silersin virgülleri
senden kaçan sinektir
noktalara geçersin
senden kaçan sinektir
silmezsen
o da gitmez
sildin
(sizden olanları gördükçe sizi tanıyor, ürküyor, seviyorum, hayalimdeki siz bana bakmazsınız, ama gerçekte kim olduğu gibidir zaten? (!) noktayı bulamıyorum)
(hakkı da sayımlamaz, İkra'yı da bilmez, Allah'ı da sevmez, teknoloji benim annemdir, babam ise yok)