İnsanların bazı refleksleri vardır. Bu reflekslerden birisi gece uyumaya çalışırken beynin kaslara gönderdiği elektrik uyarısıdır. Aniden irkilir ve uykuya devam ederiz. Peki bu refleksin kökeni ne olabilir?


Bundan iki yüz bin yıl öncesinde insanlar, küçük gruplar halinde yaşarlardı. Ve uyumak için mağaralara gittiklerinde vahşi hayvanlardan ya da başka gruplardan korunmak için sürekli olarak tetikte uyurlardı. Belki de ani refleksimizin kökeni buraya dayanmaktadır. Bir başka refleks ise yalnızlık refleksidir. Gruptan dışlanan insan doğada tek başına yaşamak zorundadır. Tek başına demek; aç kalmak, boğuşmak, yorulmak demektir. Bu yüzden dışlanan insan kendini gruba dahil ettirmek için onlarla iyi anlaşmak zorundadır. Yüzyıllar boyunca insanlar bu duygunun tadına baktı. Her şey kolaylaşırken etkileşim zorlaşıyordu. Ön yargılar artıyordu. Yalnızlık duygusu içerisinde olan insan içgüdüsel olarak bir davranış geliştirir, bu bir savunma refleksidir. Farkında olmadan kullanılan bu refleksin amacı insanları kendisinden ittirmektir. Bu refleksin kontrolünden çıkamayan insan ebedi bir yalnızlık hissine sahip olur. Ebedi yalnızlık hissine sahip olan insanlar bunun için şarkılar yazar, eserler bırakır. Baş edemeyenler ise ufak bir protesto düzenleyerek hayatlarına son verir. Bir reflekse, bir güdüye, bir uyarıya, bir daha asla maruz kalmamak için cesaret edip son verenler ebedi hislerini kucaklayıp ebedi yolculuğa çıkarlar.