Ey nazenin sevgili! Benden öğren 

Göklerde konaklayıp ah eden kuşların sırrını 

Benden bil yolları, gittiğin yerlerden döndükçe

Bana sor eşkıya yangınını, dağların huyunu

Bir huri altın taslarda getirmedikçe

İçme o baygın vahaların bulanık suyunu

 

Ebruya güllerden nurlardan süsler ekledim

Suda çöller göründü yahut kâğıt dardı

Şahikadaki kırlangıcın dönmesini bekledim   

Yuvası ancak kendi girebileceği kadardı

Ebruya güllerden nurlardan süsler ekledim

 

Boz renkli yağmurları ince ince yağdırır

Diyardan diyara dolaşan pinhan bulutların

İşte o vakit söner ateşim biter rüzgârlarım

Senin özge yağmurundan tüm feza ıslanır

Sen ey rüyalarda gördüğüm emsalsiz ülke

Ne savaşım biter seninle, ne de barış sağlanır

 

İshak kuşları mesken tutar yolunu

Yolunda reyhan kokuları dağılır

Görünce gözlerindeki samanyolunu

Kavi yüreğim şerha şerha yarılır

İshak kuşları mesken tutar yolunu


Çölüme serapsın sen, kurumuş ırmağıma katre

Seni güllerle anlatmak yaraşır her yetim şaire

İçimde senin için hanlar saraylar döşenir

Yeşil bir yumru oturur mücella gözlerinde

Cemreleri tutar ruhum, ellerim ilmiklenir

Ben ne kadar çözdüğümü zannetsem de

Aşkın sineme tekrar tekrar düğümlenir

 

Çabuk dön göçtüğün yerlerden Ey Handan

Sen ki zümrüt yeşilinden hûma kuşusun

Seni hangi buluttan sorayım hangi daldan

Kıyamam, uç diyemem sana, yorulursun

Çabuk dön göçtüğün yerlerden Ey Handan

 

Sen eşiğinde çaresiz beklediğim konak

Billurdandır gönlümdeki sarsılmaz tahtın

Bengi suyundan içemesem de bir bardak

Kimse olamaz gönül sarayımda veliahtın

 

Sen şehla kırlangıçlar ülkesi, yekta toprak

Semadaki mehtap kör çiçeklerine kâşane

Senin için peydahlanır içimdeki hercai kısrak

Gözlerin bengi bir aşka olsun artık nişane

Sen şehla kırlangıçlar ülkesi, yekta toprak

 

 

 

Sen İbrahim’in fedakârlığını gören sunak

Onu çaresiz bırakma, ol güllerine rahim

Bitse bile bu yağmur bu köpüren sağanak

İçindeki putları hiç kıramayacak İbrahim