"Türk ve Dünya Edebiyatında Oyun" konusunun işlendiği bu sayıda Müjdat Gezen, Yurdaer Okur ve Tansel Ögel ile yapılan söyleşiler yer alıyor. Bunların yanı sıra Zülfü Livaneli, "Sevincin ve Acının Sanatı Tiyatro", "Geveze", "Gülümse" başlıklı denemeleriyle dergiye renk katıyor.
Yayınevinden Özlem Karavul, "Gelenekselden Batıya Türk Tiyatrosu", Zafer Köse, "Tutku, Mücadele, Anlam", Kenan Şahbaz, "Türk Tiyatrosunda Kavuk Geleneği", Galip Çağ, "Osmanlıda Tiyatro", Kübra Arar, "Türk Tiyatrosunda Yıldızlar" başlıklı yazılarıyla dosya konusunu derinlemesine inceliyorlar.
Her sayıda olduğu gibi bu sayıda da okurlardan gelen yazılara yer veriliyor.
Sevincin ve Acının Sanatı Tiyatro - Zülfü Livaneli
Anlatmak ve anlamaya çalışmak bana her zaman iç içe geçmiş uğraşlar gibi gelir. Bu nedenle söz söylemenin, hikâyeler anlatmanın, aslında bütün sanatsal çabaların; en az anlatmak kadar, anlamaya çalışmak amacına dayandığını düşünüyorum.
Bilgece bulduğum Bacon'un, "Sanat, doğaya eklenmiş insan demektir." sözünü de böyle anlıyorum. Bu açıdan bakınca anlama ve anlatma çabası, insanın doğayı yoğurmasına ve gerçekliğe yeni biçimler vererek dışa vurmasına karşılık geliyor.
Müjdat Gezen Söyleşisi - Rabia Burhan
Türk edebiyatını, dünya edebiyatıyla karşılaştırdığınızda neler söylersiniz?
-Kendi yazarlarımı küçümsemem. Ama dünya edebiyatına baktığımızda ne kadar büyük edebiyatçıları yetiştirdiği tarihte mevcuttur. Rus, İngiliz, Fransız, Alman edebiyatına şöyle bir bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.
En sevdiğiniz roman karakteri hangisidir, siz roman karakteri olsanız kim olurdunuz?
-İnce Memed, iyidir. Oyun kahramanı olarak da Hamlet.
Yurdaer, Okur Söyleşisi - Bahar Yaka
Yurdaer Okur, bir role nasıl hazırlanır ve süreç boyu kendini nasıl motive eder?
-Öncelikle senaryonun benim kalbimi etkilemesi lazım. Bu işin içinde olup olmayacağımı kalbime sorarım, en doğru yanıtı o verir bana her zaman. Detaycı olduğumdan önce senaryoyu didiklerim, sonra rolü. Canlandıracağım karakterin, senaryoda yazılmamış alt metinlerindeki inceliklerini görmeye çalışırım. Eğer o karakter benim kalbimde bir yer ettiyse, bu benim için en büyük motivasyon kaynağıdır. İşimi yapmak beni, günlük hayatın bütün keşmekeşinden uzaklaştırıp aynı zamanda da sağaltıyor. Mesleğim, benim en etkili terapim.
Tansel Öngel Söyleşisi - Fatih Ayan
TRT'nin Masumlar Apartmanı adlı dizisinde hayat verdiğiniz rolünüzle insanların yüreğine dokundunuz. Bu rol size teklif edildiğinde ne hissettiniz, Naci Hoca'yla Tansel Öngel arasındaki farklılıklar nelerdir?
-Bu rol bana teklif edildiğinde okuduğum şey gerçekten yüreğime dokundu. Büyük bir heyecan ve enerji hissettim. Derin bir karakterle karşılaştım, bundan çok etkilendim. Naci'yle farklarıma gelince, bakalım bu röportaj bunların tamamını anlatmama yetecek mi? :) Ben Naci gibi sakin değilim, o daha düşün insanı ben daha eylem insanıyım. Naci benden daha sade ve hayranıyım. :) Sükûnetini benden daha uzuuuun süreler koruyabiliyor. Naci anılarına benden çok daha sadık, geçmişinde yaşadıklarıyla bugününe yön verebiliyor ama ben geçmişi ve geleceği bu anıma taşımamaya dikkat ederim. Ben kahve tutkunuyum, o çay tutkunu. Naci benden daha ciddi. Naci düşünüp bir şey yapıyor, ben yaparken düşünüp bir şeyi yapma anında başka şeyi yapmaya karar verebiliyorum. :) O İstanbul'dan Ankara'ya gelmiş, ben Ankara'dan İstanbul'a... Ve sekiz yüz bin sekiz başka farklılık.
Söyleşilerin, yazıların, öykülerin, şiirlerin tamamını Edebiyatist Dergisi 35. sayısında bulabilirsiniz. Bütün bunlara ek olarak bu sayıya özel, Yazarevi Öykü Seçkisi "Düş Tıkırtıları" kitabı da hediye!
Kaynakça:
Edebiyatist 35. sayı
Hazırlayan: Burak Akbaş