Edebiyatist Dergisi'nin Feminist Ütopya/Distopya dosya konulu 34. sayısı 2020 şiir yıllığı ile birlikte çıktı. Dosya kapsamında Kübra Arar’ın "Yer Kapışması: Ütopya/Distopya Edebiyatı", Galip Çağ’ın "Ütopyaya Hükmederken Kadını İcat Etmek: Ursula K. Le Guin", Fatma Burçak’ın "Duvar Kağıdının Altında", Bayram Sarı'nın "Margaret Atwood: Kavramlar Dışı Yazar", Kenan Şahbaz’ın "Feminist Distopyanın Öncüsü: Katherine Burdekin" başlıklı yazılarına yer verilmiş.


"Yer Kapışması: Ütopya/Distopya" başlıklı yazıda Kübra Arar, ütopya ve distopya kavramlarını genel hatlarıyla ele almış. Ütopya kelimesi ilk olarak çoğumuzun haberdar olduğu İngiliz Sir Thomas More tarafından 16. yüzyılda kullanılmış. Arar ütopyanın temelde bir “mutlu son” veya “cennet” çağrışımlarıyla öne çıktını, distopyanın ise ütopyanın zıddı olarak modernite ve postmodernitenin de etkisiyle “19. yüzyıldan sonra anti ütopya, karşı ütopya” şeklinde edebiyat dünyasına giriş yaptığını, var olanın daha kötüsünü işlediğini ve kavramın ilk olarak John Stuart Mill tarafından kullanıldığını ifade ettiği yazıda bir de Türk edebiyatında ütopya ve benzeri eserlerin olup olmadığını, farklılıkların sosyal ve kültürel nedenlerini irdelemiş.


Galip Çağ, "Ütopyaya Hükmederken Kadını İcat Etmek" başlıklı yazısında Ursula K. Le Guin’in yaşam öyküsünü ve eserlerinin içeriğini ele almış. Le Guin’in Harry Potter ve Avatar gibi popüler kültürün yakından tanıdığı eserlere ilham verdiğini, dahası bunun bir tür “yağmalama” olduğunu ifade etmiş. Le Guin’in bilim kurgu eserlerinde dönemin ana akımlarından farklı olarak teknolojik gelişmeleri değil; politika, toplumbilim ve psikolojiyi öne çıkaran alternatif toplum biçimlerini sorguladığını ve bir kadın olarak bu alanda büyük başarılar gösteren bir “ilk” olmasının kendisini bir fenomene dönüştürdüğünden bahsetmiş.


Fatma Burçak, "Duvar Kağıdının Altında" başlıklı yazısında kültürel feminizmin öncülerinden Charlotte Perkins Gilman ve eserlerini ele almış. Gilman’ın ataerkil toplum yapısını sorgulayan "Kadınlar Ülkesi" adlı romanında kadınların da potansiyellerini özgür bir şekilde harekete geçirebileceği bir toplum hayal ettiğini ve bu ideal toplumun Kadınlar Ülkesi’ne “eğitimli ve bilinçli” üç erkeğin izinsiz girmesiyle distopyaya dönüşmesine sebep olan etmenleri irdelediği romanda “Dünyayı kadınlar yönetseydi…” önermesine bir bakış açısı kazandırdığını ifade etmiş.


Eser incelemeleri kapsamında Ayşegül Gezgin; Bahar Kaya’nın yeni öykü kitabı Tanrıgöz’ü, Engin Turgut; Rabia Burhan’ın ikinci baskısı yapılan şiir kitabı Annemin Elleri’ni, Üzeyir Karahasanoğlu; Nilüfer Benal’ın ilk romanı Unutulan’ı, Kübra Arar; Eyen Gencer’in Kod isimli romanını, Recep Kayalı ise Mehmet Fırat Pürselim’in yeni öykü kitabı Sakarmeke’yi incelemiş.


Dosya ve incelemeler dışında şiir ve öyküleriyle de zengin bir içeriğe sahip Edebiyatist.



Şiirlerden alıntılar:


oysa bak nasıl şen burada karpuz tezgahları

serin bir yaz gecesi nasıl yakışırsa bir yere

o kadar yakışıyor bak şu an mahalleye

öyleyse neden kediler kederle bakıyor yüzüme?

oysa ben nasıl yalnız olduğumu

anlatmamıştım kimseye


Ali Lidar 




Olabilirdi;

Var olmak içinde yitirilmiş gülüşleri yakalardık. Kancık kavgalara çığlık atardık.

Kıyımlar içinde kanımız gül yaprağına serilirdi.

Ömür dediğin bir yanılgıda

Ölümü iyimser maviliklerle boyardık.


Rabia Burhan




Çok korkuyorum

Sesini bir zehir gibi içip

Yüzünde ölmekten korkuyorum.


Nazlı Akın




Her sabah bir başkaldırışla bakıyor pencereme,

Ilık rüzgar okşuyor saçlarını,

Ne o pembeliğinden vazgeçiyor

Ne gökyüzü maviliğinden


Fatma Tuna




Edebiyatist bu sayıyla birlikte Kaan Eminoğlu tarafından hazırlanan 2020 Şiir Yıllığı’nı hediye olarak dağıttı okuyucularına. Yıllıklar her ne kadar münferit isimlerin münferit şiirlerinden oluşuyorsa da o yıl içinde edebiyat çevrelerindeki havayı koklamak adına son derece faydalı içerikler. Güncel şiiri takip etmek isteyenler için iyi bir fırsat.


Eminoğlu, Dücane Cündioğlu’nun, “Tarafsızlık bir düş, dürüstlükse bir görevdir. Belki tarafsız olamayız ama pekala dürüst olabiliriz.” sözlerinden hareketle tarafsızlık kaygısı gütmediğini fakat yıllığı hazırlarken “dürüstlük” ilkesine önem verdiğini belirterek yıllığı “Türk edebiyatının en dürüst yıllığı.” olarak tanımlamış. Doğrusu insan faktörünün olduğu alanlarda tarafsızlık aramak beyhude bir çabadır. Ancak dürüstlük de tarafsızlık kadar öznel bir görünüme sahip. Belki de ortada bir kavram karmaşası vardır. Yani kimilerince “tarafsızlık” kavramıyla karşılanan anlam, Eminoğlu tarafından “dürüstlük” olarak adlandırılmış gibi görünüyor. Burada birkaç farka dikkat çekmek gerekebilir. Eminoğlu tarafsızlık kaygısı taşımadığını, ancak dürüstlük ilkesine göre adil bir içerik hazırladığını ifade ediyor. Diğer yandan “tarafsızlık” iddiasında bulunanlar da aslında aynı ilkeden yani “adil” olma duygusuyla hareket ettiğini iddia ediyor. Bu iki kavram arasında doğru olmayan tercihin “tarafsızlık” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kaldı ki tarafsızlık çoğu zaman olumsuz bir yapıda da olabilir. Cemil Meriç’in “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık, namussuzluktur.” sözlerinin yedeğinde düşündüğümüzde tarafsızlık adı altında yürüyen sistemin neye tekabül ettiğine ilişkin daha iyi fikir sahibi olabiliriz. Bu kavram karmaşasına rağmen Eminoğlu’nun tarafsızlık tabusunu geçerek dürüstlük ilkesi çerçevesinde öznelliğini inkar etmeden adil bir tutum içinde olma çabasını olumlu buluyorum. Son olarak meselenin bir “adalet” iddiası olduğuna dikkat çekerek doğrudan “adil” ve “adalet” kavramlarıyla düşünmenin bizi dürüstlük ve tarafsızlığın öznelliğinden bir nebze de olsa kurtarabileceğini düşünüyorum. Bir nebze diyorum çünkü ortada öznellikten tamamen sıyrılmanın mümkün olmayacağı “estetik” bir alan söz konusu.


Eminoğlu yıllıkta, sadece 2020 yılında çeşitli dergi ve sitelerde yayımlanan şiirlere değil aynı zamanda poetik yazı, eleştiri ve kitap tanıtımlarına da yer vermiş. Şiir ödülleri, deneysel şiir ve postmodern akımların Türk şiirine etkileri üzerine doyurucu eleştirel yazılar da okuyucuyu bekleyenler arasında. Yıllığın bir diğer önemi ise şiir yıllıkları adı altında oluşan bir tür "tekel"in dışına çıkması. Bu tür çalışmaların giderek artması edebiyat çevrelerindeki çok sesliliğin dillendirilmesi bakımından da önem arz ediyor. Büyük bir özveri ve emekle hazırlandığı anlaşılan yıllıkta dikkatimi çeken bir diğer husus da “İçindekiler” kısmına yer verilmeyişi. Gözden kaçan bir ayrıntı olmaktan ziyade bilinçli bir tercih gibi görünüyor. Eminoğlu gelecek yıllarda da yıllığı bir geleneğe dönüştürme çabasında olduğundan dergicilerden bu konuda destek istiyor. Biz de yaptığı çalışma için kendisini ve Edebiyatist ailesini tebrik ediyor, önümüzdeki yıllarda da devamının gelmesini diliyoruz.





Yazar: Rıdvan Temiz