Kocaman bir avlunun ortasında durdu durdu

İçindeki bomboş avluya bakarak

Gökyüzünden arada bir oraya

Ölü bir kuş ya düşüyor ya düşmüyordu.


Görseydi içinin olmadığını

Çekip onca çelenkten bir sap karanfili

Koymak ister miydi hiç

Bu ikindi vaktinin hırçın vazosuna.


Güzleri kullanırdı o kadar sevmese de

Dünyayı kullanırdı açıp da penceresini sonsuza

Su içse suya benzerdi biraz

Konuşsa

Üç beş kişi birikirdi herhangi bir köşebaşında

Yolu düşse de başka mor-sarı bir akşam kahvesine

Ne kadar eşleşirdi Van Gogh’un bakışıyla.


Sevgiler gönderirdi nedense utanırdı da bundan

Gönderir gönderir geri alırdı bir gücenikliği sonra.


Dün müydü, yüzyıllar mı geçti, bilmiyorum ki

Bir yaz sonuydu yalnız denizi sıyırıp geçtik

İki tek votka içtik varmadan Aşiyan’a

Konuşmadık hiç, nedense hiç konuşmadık

Az sonra kalkıp gitti o

Kalakaldım ben oracıkta

Kapadım gözlerimi ardından gene birlikte olduk

- Garson! bize iki tek votka daha.