Babamın koynuna cesaretle sığınamamış cakasız bir şair bozuntusuyum

Soran olur a

saçlarımda gezinen ceset torbası

hangi gelinin hangi puslu mezarda

böğrüne sapladığı kasaturadır.

Orta yolu bulunmaz, nafile

zihnimi harap eden fikir akıntısının.

Şaha kalkıyor, kalkmalıdır da

o meşhur alaca at -yelesinde alize-

içtiği zehir dindiremez kahrını.

Yazgım için feda ettiğim bilinçsiz kuşku

ağır tahrik ediyor sarsıcı endişe krizlerimi

Nerede,

kör bir mermi günahkar vücudumu sıyırsa

Tchaikovsky’nin 1812 uvertürü

direnç göstermeyen sirenin yerini alır

İhtimaller silsilesinde kundaklanmış isyan

şakayık güzelliğinde göğsümün manevrası

ve dağları arşınlayan acemi eşkıya

Zaten hayatımız devasa bir fiyaskodur

Iskalanmış sevgili öpücükleri

teğet geçen hayırsız mızrak

eşsiz bir anevrizmayı rivayet eder

Sigortasız otomobil içinde can veren

suratı karanlıklarla donatılmış mülteci

tercüme etmeyesin çığırtkan kaygılarını

çağımızın gereği ölüme aşık 

bir grup bıçkın gençleriz

Ama ölüm bildiğimiz ölüm değildir

işportacıların korkunç soluklanmaları 

tren garında koyu bir martı ölüsü

Kıyıya vurmuş dişleri çürük seyyah

vahşi takalarda terk edilmiş kefenler

Değil,

hiçbiri değil.

Bu sonrasız çağ,

kaçkın ilan eder aklı en diri olanı bile

Anaksimandros’un haykırışlarıyla çürür ‘arkhe’.



Tabutu kaldırmaya dermanı yok kollarımın

Sırtımda Kierkegaard’ın mahmurluğu

dünkü ihanetlerle bocaladım

rastgele oyulmuş kısır beyinler

darp edilir harp meydanında

Güzergahım bulanık nehirlerden geçer

Alelacele değiştirmeliyim 

kin tutmuş kirpiklerini

kirpiklerin kusursuz bir tuzak

miskin bir heykeltıraşın soldurduğu çiçekler

nasıl da yakındı bir güvercin arsızlığına

Musalla taşında son sıcaklığını bahşeden

ilk göz ağrısı, 

nice gurbetle yamalamıştır ömrünü

stres ambargosuna takılmış sendrom

haftanın yedi günü telaşlı mırıltılar 

Avare ve pis kokulu kuzgunların 

tarihsiz kılıçlarla öldürülmesi

ve dahası, 

kaosu bakışlarıyla dürten

Sürmanşetlerde bunaltıcı bir görgüsüzlük

Değil,

hiçbiri değil.

Bu kuduz çağ, yadırgatır en adil olanı bile

Ramses’in ezgileriyle tükenir kainat.




ZEYL


Nasıl da güzel ve tutkulu gülümserdin

kırlarda güneş avına çıktığım zamanlar

Hayır, bu kış kar yağmasın

parmakları kangren

saçları lepiska

esmer bir sokak çocuğu

buz rengi pasaklı köpeğin tüylerini

yorgan zannedebilir

Hayır, bu kış kar yağmasın.