Ben senin elbisenim,
Vücudunu benimle koru.

Ne kadar uğraşırsan uğraş,
Zamanın hikmetine erişemeyeceksin.
Öyleyse yaşadığın ânın tadını çıkar!
Zira kalbinin öfkesini sadece bu yatıştırabilir.

Bâri bu gecenin hatırına gel buraya, sevgilim!
Birbirimizin gözlerinden geleceğimizi okuyalım.

Nasıl olsa bu dünyayı mesken edineceğiz
ta ki son nefesimizi verinceye kadar.
Zaman denilen şu çengerekli yılan
bizi ayaklarımızdan sokup yavaşlatmaya çalışıyor.

Bâri bu gecenin hatırına gel buraya, sevgilim!
Birbirimizin gözlerinden geleceğimizi okuyalım.

Mağrib'in ruhu Endülüs'ün evlatlarının ses tellerinde hayat buluyor.
Binbir gece masallarındaki periler bu tınıları dinlemeye geliyor.

Haydi kalk sevgilim, benim için de bir şarkı söyleyiver!
Ki ben de senin nefesinde hayat bulayım.

Şarkı söyle, raks et, bel hareketlerinle çiz sonsuzluğumuzu...
Ayağını bastığın yer rengarenk gül bahçesi olsun.
Zevk-ü sefânın içine dalalım, kendimizi kaybedelim,
Boncuk boncuk terleyelim,
Yek vücud olalım.

Korkmadan at ey kalbim, bu dünyadan göç vakti gelmedi henüz!
Eğlenmene bak sen, yoksa bu zamanın geçeceği yok.

Musikinin efendisiyiz biz,
Sevgilinin nâr-ı cehennem dudaklarından yükseliriz.
Tıpkı şehvetin de orada hayat bulması gibi.

Güneş batıyor, kınalı buklelerini bırakmış ufukta.
Rüzgar Asturya'nın* misk kokusunu taşıyor burunlara
Afrika bitap düşmüş, kapatıyor kara gözlerini yorgunluktan.

Mağrib'in ruhu Endülüs'ün evlatlarının ses tellerinde hayat buluyor.
Binbir gece masallarındaki periler bu tınıları dinlemeye geliyor.

Gece çöküyor ve yıldızlar semada beliriyor.
Tenimiz birbirine değsin, buluşsun dudaklarımız ey sevgili!
Zaman bizden alalı çok olmuş
yarına çıkacağımızın teminâtını.