Ben de eskiden umut dolu satırlar yazardım. Hayatın umursamazlığına inat, umut dolu şarkılar söylerdim. Sonra hayata yenildim, insanlara yenildim ama en çok da kendime yenildim. Bu yenilişte çok yaralar da aldım tabii. Sığınağım olan insanlardan uzak kaldım. Onlara sarılmak, onlar benim her yüz ifademden nasıl olduğumu anlarken ben, beni anlamayan insanlar arasında anlaşılmazlığa boğuldum. Aldığım her nefes ciğerime batıyordu. Sabah uyandığımdaki amacım nefes alıp vermek, buna da yaşamak deyip gece uyumaktı. Yaşım kaç olursa olsun kendime bir kaçış olarak seçtim uyumayı ve hep bu yüzden uyumayı çok sevdim. Ruh emici düşünceler fırtınasından uzaklaştığım tek yer uykuydu.

Şimdi sorsanız “Nasılsın?” diye, cevapsız bir soru olarak kalır sorunuz veya içimdeki kargaşa gibi oldukça hüzünlü, karmaşık bir cevapla karşılaşırsınız. İçimdeki hüzün yangınına ne kadar su dökseniz faydasız, işte öyle bir yangın. Ellerine mürekkep bulanmış yitik ruhlu bir kızım ben. Size umut dolu bir cümle kurmayı ben de çok isterdim ama ben göğe bakmayı bile unuttum şu günlerde.

temmuz 16