“No” (2012) ve “Neruda” (2016) filmleriyle tanıdığımız Pablo Larrain’in yeni filmi “Ema” (2019) dünya prömiyerini Venedik Film Festivali'nde yaptı. Toronto ve Londra dahil olmak üzere birçok festival programında yer alan Ema, modern bir aile draması anlatıyor.


Ema, çocukları olmayan Gaston (Gael Garcia Bernal) ve Ema (Mariana di Girolama) çiftinin evlatlık çocuk edinmeleri ve aile olmayı başaramamalarının ardından Polo isimli çocuğu geri vermelerini ve daha sonrası için gelişen olaylar silsilesini konu alıyor.


Ema, modern aile kavramı çevresinde yozlaşan ikili ilişkileri ve Şili’nin sosyal hizmetler bakımından yetersizliğini hikâyesinin içine dans ve müziği de katarak anlatıyor. Bu bakımdan Ema, dans ve müziğin ahenginden ne kadar faydalansa da kullandığı dilin yetersiz kalmasından dolayı kurmuş olduğu hikâye, dans ve müziğin gölgesinde kalıyor. Bunun dışında film boyunca kadın bedeninin nesneleştirerek yoğun bir erotizm ile sunulması, hikâyeyi beslemediği gibi kadın bedeninin metalaşmasına sebebiyet veriyor.


Ema ve Gaston’un kendilerince önemli buldukları sebeplerden ötürü tıpkı satın alınan bir eşyanın beğenilmeyip iade edilmesi gibi evlatlık aldıkları çocuğu geri vermeleri, sosyal hizmetler görevlisinin “Yaramaz olduğu için” onu terk ettiklerini söylediği sahneyle farklı bir yere doğru ilerliyor. Bu durumdan en çok Ema’nın etkilenmesini saplantılı bir hale getirdiği anne olma isteğini ve beraberinde çocuğunu geri almak için başvurduğu yollar sınırlarımızı zorlar nitelikte.




AİLE OLABİLMEK


Aile olmak veya olabilmek için çocuk sahibi olmak gerektiği algısı çoğu toplumda kanıksanmış durumda. Zayıf aile bağlarının bir çocuğun dünyaya gelmesi veya evlat edinerek aile kurumunda eksik olduğu düşünülen bir boşluğun bu şekilde doldurulması sadece bir görev ve amaç doğrultusunda yapıldığı için sevgi ortamından ve aile bağlarından yoksun çocukların yetişmesine yol açıyor.


Bu ortamlarda büyüyen çocukların daha sonra Ema, karakteri gibi sağlıklı olmayan bireylere dönüşmesi, sonraki nesiller için bunu bir kısır döngüye dönüştürüyor.

Bir sekansta Ema’nın annesiyle konuşmasına kulak veririz. Annesi, Ema’ya içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için ne yapması gerektiğini bildiğini söyler. Bir aileyi aile yapanın çocuk olduğunu dile getirmesiyle Ema’nın annelik saplantısının iyice güçlenmesine yol açar. Ema’nın içinde eksikliğini çektiği boşluğun, bir çocukla dolacağını düşünmesi ve bu düşüncenin annesinin fikirleriyle desteklenmesi Ema ve annesinin toksin hale gelen ilişkisini de gözler önüne seriyor.


Ema, her ne kadar dans etmeyi hayatının merkezine alsa da sanat, ona bir noktaya kadar doyum sağlıyor. Eşi Gaston’la yollarını ayırdıktan sonra kendini yozlaşmış ilişkilerin içinde buluyor. Ardından sahip olamadığı bir çocuktan ve kutsayamadığı anneliğinden hınç almak ister gibi tek gecelik ilişkilerle doyum sağlamaya çalışması ve aynı zamanda cinsel olarak hemcinslerine yönelmesi arayışını durduramadığı bir hale getiriyor. Tüm bu sürecin ardından filmin finalinin açık uçlu bırakılması hiç büyümeyecek olan bir karakterin (Ema) bundan sonrası için kestirilmesi güç olan hikâyesini soru işaretleri ile birlikte bitiriyor.