Güzeli gördükçe güzelleşecek dünyan, gördüğün alemsin sen, alem senin içinde..

Sula toprağını.

Çapala.

Devam ettikçe hava alacak köklerin.

Nefes al.

Gövden yeniden dirilecek, çiçek açacak dalların. Köklerin kıymetli bir toprağa haber saldı.

Uyan can evindesin artık.



Yaradılışın yasası bu. Ağaç verir meyvesini, kirpi toplar yere düşeni. Bilir misin salyangozlar yağmurdan hemen sonra dışarı çıkar. Çünkü yağmur yaşamdır onlara.


Farkındayım.

Rüzgarlarda incinmiş, fırtınada kopmuş dallar gibisin. Bahçenin en güzel gülünü yaramaz bir çocuğun kopararak yerlere hoyratça savurduğu yaprakları gibi. Hiç yazılmamış duygu yüklü bir şiir, henüz notaları bile oluşturulmamış, bestesi yapılmamış, kuru sözlerden ibaret, yarım bırakılmış bir namesin.. Sence de koleksiyonunu yaptığımız hüzünleri bozdurmanın zamanı gelmedi mi?

Uyan artık can evindesin.



Hiçbir zaman aynalar söylemez, hiçbir yastığın bizimle dertleştiği görülmemiştir. Anka kuşları küllerinden doğar.

Bir uyanışa ihtiyacın var senin. Yalnız uyanmak yetmez. O yorganı üstünden atmalısın. Üşüdüm diye geri çekersen üstüne olmaz işte.

Biraz çaba, az gayret ve tekrar.

Kendi masalımızı kendimiz yazabiliriz.



Hatırla artık can evindesin, can evinden birliğe gitmektesin. Ah kadın..

Sen tüm dünlerinle, yarın için düşlediklerinle, bugün burada seni sen yapan ne varsa tüm bunlara sarılıp başka hayatların içinden kendini seçmelisin.

Ne çok sebep vardı oysa,

Güzellikler cabasıydı.


Kaçırıyorsun.

Yolun vardığı yerden daha değerli yolculuk hali. Hiçbir 'öz' ve hiçbir 'söz' kimsenin yüreğine değmiyor artık. Gözümüzün önünde sergilenen sahneleri görmezlikten gelmeden, durup izleyip anlam arayarak, hayata anlam katarak devam etmeliyiz.

Ne bileyim. Sebepsizce var edebilmek mesela. En çok solmuş çiçeğe su verilir.


Biliyorum.

Senin hayatının sana çok anlamı var. İçimdeki ruh karışık olduktan sonra neye yarar şair olsam? Çelişkilerin içindeyim. Belki de masumiyetini zulümden kurtarmak derdinde. Arzularım bu yönde.

Suçlu sen değilsin asla. Senden öte bir sen var senin içinde. Gözlerinin rengini bulalım istiyorum. Geleceğin korkunçluğuna yalnız başına ve bu halde git istemiyorum. Bazen çok üzülüyorum ve soğuklaşıyor tüm cisimler.

Balık değilsin balık burcusun. Ama balıklar çok çabuk unutur ve önüne bakar.

Sürekli tekrara düşüyorum. Ben olurum olmam. Sonuçta bende iskeletler diyarında bir et parçasıyım. Öğren istiyorum. Her şeyi ne de çok biliyorum öyle değil mi?


Yahu evden hiç çıkmayanların yol tarifi yok satıyor. Her şeyi önemsizleştiriyor sistem.

Iskalamaktan korkmuyor musun?

İyileştirenin, çabalayanın, değer verenin ve değer vermenin ne olduğunu bilen kimselerin sevildiğine rastlamadık hiç öyle değil mi?

Yolculuktaki özensizlik çürütür bizi. Yol tekken sıkıntı yok da ilk sapakta kaybolmaya mahkûmuz, biraz şanslıysak ikinci sapağı da görebiliriz. Yol da yolculuk da biz istemesek de bitmeyecek mi? Neden bu özensiz ve telaşlı adımlar? Bazı kelimeler kaybettiği itibarı geri almayı hak etmiyor mu artık? Neden bir insanı, bir bağı, bir duyguyu ya da hayatı kurtaran olmayalım? Ya Seyit Onbaşı da “Amaaaan!” deyip sırtlamasaydı mermiyi? O da bir kişi değil miydi?

Yol da yolculuk da senin, benim, bizim. Yoksa herkes her şeyi biliyor zaten, bir kişi hariç.



Can evin..¿¡

Işıkta bile meşale yakıyorum bilmem farkında mısın? Ben kazanan kötü adamlara değilde, kaybeden şövalyelere imrendim hep. Sevdiklerimi iyileştirebilecek gücü buluyorum her zaman içimde. Kimsenin katili olmadım. Ama ne içindeyim, ne dışında yumak halinde bir yaşam işte.



Kapıyı aralamak..

Nedir bu kapı? Olması gereken davranış nedir? Ben kapı aralığından baktığımda seni en güzel halinde görüyorum. Ben bile görüyorum. İçindeki kapı ne alemde. Aralasana.

Hiçbir şey yoksa bile git aç o kapıyı. Hiç olmazsa bir hava girer içeriye.



Sen bazı duyguları arka sokakta unutmuş olabilirsin. Ama unutma ki can evindesin. Ben görüyorum. Budanmayı, su verilmeyi ve güneş ışığını bekliyor. Senin o duyguların eski bir saksıda kurutulup gitmedi.



Eee!

Peki söyle neye başladın bu zaman aralığında? Yaptığın başlangıcın sonu geldi mi söyle bana? Dünya kimseyi beklemiyor dönmek için. Ben olmuşum, olmamışım.. Ne yani saatler iş yavaşlatma eylemi mi yapacaktı. Senin yaptığın, yarım bıraktığın, bitirdiğin iş onun umurunda değil. Doğabilirsin, ölebilirsin ama yaşamak senin elinde. Söyle bana bugün neye başladın?

Ya da neye başlayamadın? Elin neye gitmedi? Neyi yapmayı ihmal ettin?Yemeğin altını kapattın mı? Hangisinin sonunu getirebildin? Her bitiş bir başlangıçtır diye felsefe yapamam. Ama bazı bitişlerin ardında başka kapılar vardır ve bu kapıları bulmak gerekir.



Bilmiyorum.

Uğruna bir ciğer yaksam kokusunu duyar mısın? Yaşanmış, yaşanmamış; olmayacak birçok şey ve hiçbir şey. Ben böyleyim demek bana ürkünç gelir. Ben bilmeyi de anlamayı da öğrenmeyi de severim. Al duygularını da çık artık o sabahçı kahvesinden. Göreyim gölgeni yanımda. Bir dahlin olsun. Sen yine koy başını omzuma. Erir benim buzdan dağlarım, her gün beni vursan da.


Can yakacak eller uzatıyor insanlar. Ben onlardan değilim. Kaç rüyanı yakaladın? Ben sana değil içine yazıyorum. Ben hep o küçük çocuğu düşünerek davranıyorum. Nerede o küçük çocuk?

Söyler misin?

Burnumuz sürterse iyiliğin kokusunu nasıl alacağız? Neymiş işim zormuş. Tüm bunları kim uydurmuş. Şeytan olmaya kalkma, kötüye çok yabancısın. Bugün senin için hayat bitiktir peki yarın?


Güneş soğuk, yağmur sıcaktır ferde bazen. Ama senin için çabalamayanla, emek vermeyenle, acını yaşamayanla durmak zaman katliamı zaten. Ben o değilim.

Hepimiz sorumluyuz ve herkesin bir suçu var. Ama dön bir bak o kadar dost var, inandıklarımızın arasında çok fark var.


Anla.

Anlattıklarımda mana var. İçlerinde mağaralar haklısın biraz dar. Ama ben taşıdığım bayrak altında ezilmem. Herkes aynı bok. Biz değiliz, olmayalım. Beni bul istiyorum. Biz dünyamızda sürgülenelim..


İç dünyan maket. O hassas yapraklarını hayra götürmek istiyorum. Madem uyku yarı ölüm, canımıza kast eden gecedir o zaman.

Öğrensene.

Sana da 'denden' koymak istemiyorum.

Alsana.

Selam getiriyorum işte sana. Eğer beni dinlersen her dem, debelenmezsen çabuk biter işimiz. Feshettiğimiz mutluluk yemininin ne kadar yüksek değer biçilirken ne kadar ucuza gittiğini kabullenemeyiz.

Öyle değil mi?


Kime hiciv, kime bu ahkam, kime bu his?

Biz riskin getirdiği güveniz. Unutma ki etraf kıymetsiz, alayı basiretsiz. Hepsi mızmız. Kalemleri dahi kabız. Ama ben kendime hasım.



Velhasıl.

Hayat tamamen bizim seçimlerimiz ile ilerliyor. Bazı şeyler tamamen içinde olan bir çabaya muhtaç.

Vazgeçmeyeceksin.

Kaybettiğini kabul etmekten.

Vazgeçmeyeceksin.

Geri kazanmak diye bir şeyin dünya üzerinde var olduğunu öğrenmekten.

Öğreneceksin, inceleceksin.

İnceldikçe kırılıp, binlere bölüneceksin.

Biz eksik olan, bizler bütünlerdeki yarımlar, yarımlardaki dünyalar..

Bizler mutluluk savaşındaki piyonlarız.

Elbet akıllanırsın,

da ömür geçer.

Keşke bunları kuşe kağıdına yazsaydım.

Saman alevine samanın gözünden de bakmanı öneriyorum.

Neyse.

Haydi iç de çay koyayım.