“Her gerçek can çekişmede ölümün zaferine rastlanır bitkinlik anları geçtikten sonra, kişi yaşamayı sürdürse bile.”

Nihayetinde,

İnsan kaybeder ama yarış bitmez,

Ölür ama gömülmez.


Emil Cioran Felsefesi:

Sonunu bizim getiremediğimiz, üzerinde etkimizin çok minimal olduğu bir oyun oynuyoruz. İntihar etsek dahi aynı mitolojik tanrılar gibi ancak unutulduğumuzda hiçlik mertebesine erişeceğiz. İşte o gün “hiç doğmamış gibi” olacak. Bu da elbette ki insanoğlunun en azından insan olmanın temel içgüdüsü olan “karnı doyunca sıkıntı çıkarma” hissine sıkı sıkıya bağlanma niyetinde olanların kronik mutsuzluğunun temel sebebi. Çözümse çok basit: savaşmamak. Zira insan vazgeçtiği bir savaşta yenilemez. Cioran felsefesi bize şunu emrediyor: insan olmanın bir gereği olan mutsuzluğunu kabullen. Çünkü bu memnuniyetsizliğin bir işaretidir. Halinden memnun insan kendini geliştirmeye kapalıdır, amacına ulaşmış durumdadır. Oysaki insan memnuniyetsiz, dolayısıyla da kendini geliştirmeye her zaman açık olmalıdır. Peki insan amacına ulaşmış olmaktan nasıl kurtulur? Tabii ki amaçsız yaşayarak.


Amaçsız Yaşam

İnsan

Memnuniyet lanetinden kurtulmak,

Yorumdan sakınmak,

Özgürleşebilmek,

Yaşamış ve yalnızca yaşamış olmak için amaçsız şekilde var olmak mecburiyetindedir.

Yaşam; kendinden başka herhangi bir amaçla icra edildiğinde, belirli bir noktada tükenme sorunundan asla kurtulamayacak bir iştir. Dolayısıyla insan tüm yalınlığıyla olabildiğince kültürel evrimden uzak ve özgür yaşamalıdır. Aksi halde ya hayatının belirli bir noktasında tükenir ya da hayatını belirli bir şey için tüketir.


Anti Peygamber


Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar… Her insan, kendinin bir şey önereceği anı bekler: Ne önerdiği önemli değildir. Bir sesi vardır ya, o yeter.

Hepimizin vaktiyle bir

Benliği vardı,

Fakat şimdi bundan vazgeçmeliyiz.

Yalnızca bir nesne olduğumuzda,

Özgürlüğün en büyük engeli olan bakış açılarımızdan da kurtulacağız.

İçimizdeki peygamberi öldürdüğümüzde,

Belki toplumda bir yerimiz olmayacak.

Fakat,

Toplumun dolayısıyla da insan denen varlığın;

Abartılı birer illüzyondan oluştuğunu anlayacağız.

Artık niyetimiz çok önemli olduğunu sandığımız fikirlerimizi yaymak değil,

Gerçeğe bir adım dahi olsa yaklaşmak olduğundan,

Anlatmaktan da vazgeçip,

Yalnızca yaşamaya çalışacağız…