“Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gökdevrildi, künde üstüne künde...”
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin “Kaldırımlar Şairi”, “Büyük Doğucu”su, “Sultanu’ş Şuarâ”sı ve “Üstad”ı olarak anılan Necip Fazıl Kısakürek, Türk edebiyatının önemli isimlerindendir. O, ilk şiirlerini yayımladığı yıllardan ölümüne kadar altmış senelik sanat hayatı zarfında mistik-metafizik arayışlarının yanı sıra, mevcut şiirleri üzerinde oynayarak ve birtakım değişikliklere giderek estetik arayışlarını da sürdüren, iç dinamiği yüksek bir şiir meydana getirir.
Cumhuriyet Devri Türk şiiri, pek çok şairi ve sayısız konularıyla adeta bir şiir ormanını andırır. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî ile tanışmasından sonraki dönemde kaleme aldığı 28 dörtlükten oluşan "Çile", Cumhuriyet Devri Türk şiirinin 1923 kuşağı şairlerinden Necip Fazıl Kısakürek’in adıyla özdeşleştirilen en güçlü şiirlerindendir. Buna paralel olarak kaleme aldığı dinî ve edebî pek çok eseri ile yeni bir çevreye, yeni bir şiir anlayışı ile hitap etmiştir. Dünya görüşü ve sanat anlayışındaki değişimin bir sonucu olarak bu dönemden önceki bazı şiirlerin kendisi ile ilgisi kalmadığını söylemiş ve “Ben şiiri, her türlü hasis gayenin üstünde, doğrudan doğruya kendi zat gayesine -san’at için san’at-, fakat kendi zat gayesinin sırrıyle de Allah’a ve Allah davasının topluluğuna -cemiyet için san’at- bağlı kabul etmişim...” gibi cümlelerle yeni şiir anlayışını ortaya koymuştur. Böylelikle, yalnızlık, fizikötesi kaygılar ve büyük kent sorunları yanında doğrudan İslâmî tem ve konular kendisini gösterir. Şiirin yazılışı ve yayınlanışı, edebî eserlerin incelenmesinde gerek şair ve gerekse eserler hakkında mevcut bilgiler son derece önem arz eder. Bu bağlamda, konuyu ilk adıyla Senfoni, daha sonraki adıyla Çile’ye getirirsek, şu soru anlamlı olacaktır: Necip Fazıl, Senfoni veya Çile adlı şiirini nasıl, ne zaman ve niçin yazmıştır? Daha neşredilmeden yazılma aşamasında dillere pelesenk olan bu şiirin Yunus Nadi’nin aşağıya alınan alıntıda ifade ettiği gibi “senelerden beri” devam eden, uzun süren bir yazılış süreci olduğu ifade edilmiştir. Şair, bu şiirini yazmaya 1936 yılında başlamış ve 1939 yılında tamamlamıştır.
Necip Fazıl, yedişer dörtlükten oluşan ve her birine ayrı adlar vererek dört bölüm halinde kaleme aldığı şiirini nerede ve ne kadar sürede yazdığı konusunda “Bâbıâli” adlı eserinde şu bilgileri vermiştir; “Ege dolaylarındaki bir teftiş sırasında, aylarca çalışarak yazdığı, sonradan adı Çile’ye dönen (Senfoni) şiiri, anlattığı ruh buhranının, tiyatroda 'Bir Adam Yaratmak'tan sonra şiirde ilk verimi olmuş, fakat ‘Kaldırımlar’ gibi kolay umumiyetler dururken bu çetin hususiyeti anlayan olmamıştır.” Yine Necip Fazıl, hapishane hatıralarını dile getirdiği “Cinnet Mustatili” adlı eserinde, bu şiirin yazılış nedenini Seyyid Abdülhakîm Arvâsi’yi ilk tanıdığı zaman geçirmiş olduğu buhrana bağlar. “Onu (Abdülhakîm Arvâsî Efendi) ilk tanıdığım zaman da büyük bir buhran geçirmiş ve sonunda ‘Çile’ şiiriyle, ‘Bir Adam Yaratmak’ piyesini yazmıştım…” Necip Fazıl’ın geçirmiş olduğu buhranın ne olup olmadığını, yine onun kendisinden öğrenmek en yerinde bir tutum olacaktır. O, bu konuda Bâbıâli adlı eserinde şu bilgiyi aktarmıştır; “…Avrupalının (kriz entelektüel) veya (kriz metafizik) dediği, korkunç üstü korkunç bir buhran, madde ötesini kurcalama buhranı… Her şeyin künhünü, dibini, dayanağını, aslını, zatını arama belâsı… Belâ ki, belâ; insanda bedahet duygusu diye bir şey bırakmayan ve ona zorla Mutlak’ı aratan belâ… Zaman nedir, mekân nedir, aydınlık nedir, karanlık nedir, var nedir, yok nedir, ‘ne’ nedir?...”
Şiirin “Senfonya” adıyla ilk neşri ile şimdiki son hali arasında farklılıklar vardır. Bazı mısralar ve kelimeler daha sonra değişikliğe uğramıştır. Bu durum şairin başka şiirlerinde de var olan bir durumdur. Necip Fazıl’ın bu şiirini Beethoven’ın Beşinci Senfonisi’ne göre yazdığı ve yine ona göre okuduğu dile getirilmiştir. Bu bağlamda şiir, ferdin varlık karşısında yaşamış olduğu fikrî ızdıraplardan huzura yönelişin bir ifadesi gibidir.
Necip Fazıl’ın iki cephesi vardır: Biri toplumcu, diğeri bireysel. Onun bu iki niteliği birbirine karışmaz. Şair, iletmek istediği duygu ve düşünceleri bu iki cephe aracıyla ortaya koyar. Şiir dilinde etkili ve coşkulu anlatımlarda, anlam birimcikleri birbirleriyle uyum içinde olmayan, kimi zaman soyut ve somut kavramlar bir araya getirilmektedir. Olaylar, durumlar, görünümler insanı düş güçleriyle tasarımlara yöneltmekte gerçek olmayan sahneleri de zihinde canlandırmaktadır. İmgelerin birkaçı benzetmeye dayanırken diğer kısmı şairin gerçek dışı kendi özgü olayları dile getirilişi olarak düşünülmelidir.
Çile adlı şiir kitabının ilk şiiri olan “Çile”, Necip Fazıl’ın mutlak hakikati arayışını dile getirir. Bu şiir, onun ferdiyetten mistik/metafizik dünyaya giriş kapısıdır. Şiirin anlam tabakaları ve imgeleri bireyin anlam-madde çatışmasını öne serer. Şairin duyduğu sesin gaiplerden geliyor olması, şairin kendinden menkul değerler oluşturmak isteğinde olmadığını, öteden gelen bir sesi aktarma görevini üstlendiğini anlatır niteliktedir. Gaiplerden gelen ses, Necip Fazıl’ın yücelik karşısındaki tavrının öncelikle bir kulluk bilinci ile açımlandığını gösterir. Çile’nin ilk dörtlüğünde gaiplerden gelen sesle bilinçlenme sürecine giren ben-anlatıcının sırtına büyük bir yük verilmiştir. Necip Fazıl, bireyin yaratılıştan itibaren başlayan çilesini dile getirir. İnsanoğlu niçin yaratıldığının farkına vardığında, kendisine yüklenen yükün ağırlığının da farkına varacaktır. Gaiblerden gelen bir ses; insanoğlundan, boşluğu ense kökünde gezdirmesini ister.
Necip Fazıl, Cumhuriyet Dönemi şiirinin estetiği üzerine eğilerek, heceyi ileriye taşıyan, mizaç olarak da metafizik ve mistik eğilimleri olan, şiire felsefi ve metafizik bir derinlik kazandıran bir şairdir. Kısakürek, ilk şiirlerinden sonra şiiri amaç olmaktan ziyade araç olarak algılar. Artık şiiri “mutlak hakikati arama” sanatı olarak tanımlayan şair, fikir yönü yüksek şiirler kaleme almaya başlar.
Kaynak:
Mehmet Kaplan, Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle Şiir Çözümlemeleri
Halil ibrahim meral
2021-04-25T21:33:37+03:00''Bir yer var ki, orada sayı üstü endaze; Ne solmak, ne yıpranmak, her şey ebedi taze...''
Gençliğe hitabesinde ne güzel söylüyor: ''Hakimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır yazan bir gençlik...''
Paylaşımınız için teşekkür ediyor, o koca yürekli insana allahtan rahmet diliyorum.
En içten selam ve saygılarımla...