1- https://www.iqsozluk.com/topic/yanlis-bilgi-olur-mu-bilgi-yanlis-olur-mu/
bilgi yanlış olmaz, yanlış bilgi bilgisizliktir. ancak yadsıyıcı sıfatlar vardır. sahte sıfatı da yanlış sıfatı gibi bu kategoridedir. o halde yanlış bilgi olmaz ancak bilgi yanlış olarak nitelenerek bilgi olmaklıktan düşünülebilir.
2- https://www.iqsozluk.com/topic/ide-nedir/
ide "düşünme ediminde zihnin kullandığı her türlü şey"dir. kaynağı da deneyimdir. deneyimi duyularımız aracılığı ile alırız. bir nesnenin sert olduğu duyumu dış duyum, sert olmak üzerine gösterdiğimiz şüphe iç duyuma örnek olabilir. ideler kendilerinde doğru ya da yanlış değildirler, "ne zaman ki zihin idelerinden birinde onlara yabancı bir şeye gönderme yapar, o zaman doğru ya da yanlış diye adlandırılabilirler." yani idelerimiz kendilerine yabancı olan bir şey ile uygunluğu ölçütünde doğru ya da yanlış olarak adlandırılırlar.
3- john locke ve varoluşa dair bilgimiz.
kendi varlığımız üzerine sezgi yoluyla bilgi ediniriz ve tanrı vardır. varoluşa dair bilgi ancak dış duyum ile edinilebilir. duyularımız tanrının varlığı ve insanın varlığı kadar kesindir. bunun da sebebi tanrının bizi yanıltmayacak olmasıdır. bellekte saklı duran ideler ile (dün yediğim elmanın tadı) kaçamayarak maruz kaldığım ideler arasında (bir yaz günü güneş ışığı) belirgin bir farklılık vardır. buna dolaylı gerçekçilik denir. yani biz duyumsamaları zihnimizde ideleştirir ve belleğimize öyle yazarız. duyumsamalarımızla da tekrar teyit ettiğimizde de bunun hakikat olduğundan emin olabiliriz.
4- berkeley ve insan bilgisi
"görme yoluyla, çeşitli dereceleri ve değişimleriyle ışık ve renk idealarını edinirim." bu tip ideaların derlemelerine de nesne derim. kırmızı, tatlı, lezzetli idealarının derlemesine elma derim örneğin. ancak bunların yanında bir de bunları algılayan vardır: "ben bu algılayan etkin şeye zihin, tin, ruh, ya da kendim diyorum." bir şeyin varoluşu onun algılanmasıdır. (bkz: esse est percipi) "bir koku vardı demek koklandı, bir ses vardı demek işitildi demektir" berkeley bir tür monizm savunur. yani tek bir varlık kategorisi vardır o da zihnimizdedir. zihnimizde olmayan bir şeyin varolduğunu söylemek imkansızdır ona göre. "benim düşünce ya da imgelem gücüm gerçek varoluş ya da algı olanağını aşmaz.".
berkeley birinci ve ikinci nitelik ayrımına karşı çıkar. her fiziksel varlık birinci nitelikleri taşır. ikincil nitelikler şeylerin duyu organlarımız üzerinde bıraktığı etkiler sonucunda algılayanda ortaya çıkarlar. birinci niteliğe örnek:sayı, biçim ikinci niteliğe örnek renk koku ses vs. berkeley'e göre ise "kısacası, dışsal nesneler olsaydı yine de bunu bilemezdik". berkeley'deki esas sorun insan anlığını varoluşun temeline yerleştirmeye çalışmasıdır ki insanın varoluştaki yeri o günden bugüne radikal şekilde değiştiği için bu mesel üzerinde daha fazla durmaya gerek yok.
5 hume ve ara yol
locke dolaylı gerçekçi olarak dış dünyayı duyumlarımız aracılığı ile tamamen anlayabileceğimizi savunurken berkeley dış dünyanın olmadığını sadece idea'ların olduğunu savunur. hume ise ara bir formda dış gerçekliğin var olduğunu ancak onu temellendiremeyeceğimizi iddia eder. " duyuların tanıklığına ya da dışsal varoluş kanısına ilk felsefi itiraz, bu tür bir kanının doğal içgüdüye dayandırıldığı takdirde akla aykırı olacağı, akla atıfta bulunulduğu takdirdeyse doğal içgüdüye aykırı olup tarafsız bir araştırmacıyı ikna edecek hiçbir akılcı kanıt içermeyeceğidir." hume için önemli olan duyumlarımızla nesnelerin uygun olup olmadığıdır.
6- bertrand russell ve felsefe sorunları
russell kimsenin şüphe duyamayacağı bir bilgi var mıdır diye sorarak başlar. russell duyu-verisi ve duyumu ayırır. duyu verisi renktir, duyum onun hangi renk olduğudur."berkeley'in, özdeğin varlığının, saçmalığa düşmeden yadsınabileceğini ve bizden bağımsız olan bir şey varsa bunun da, duyumlarımızın dolaysız nesneleri olamayacağını ilk olarak göstermiş olmaktan gelen hakkı yadsınamaz."
russell berkeley ve onun yolunu izleyenlerin argümanlarını şu şekilde özetler "'düşünülebilen her şey onu düşünen kişinin zihnindeki bir idedir; öyleyse zihinlerdeki idelerden başka hiçbir şey düşünülemez; bu durumda idenin dışında hiçbir şey kavranamaz, kavranamayan şey de yok demektir." russell bu görüşe katılmadığını belirtir. sonrasında ise descartes'in düşüncesini ele alarak onu düşünüyorum o halde varımdan düşünüyorum o halde düşünen bir şeyin varlığından emin olabilirim şeklinde düzeltir.
(devam edecek.)