"Hepimiz rüya görürüz. Onları anlamayız ama yine de uyurken sanki böyle bir şey olmuyormuş gibi davranırız. Ama uyanık halimizin mantıklı ve hedefe yönelik düşünce tarzıyla karşılaştıracak olursak, rüyalarda bazı garip yönlerin bulunduğunu fark ederiz. (Fromm, 2014; 17)

Rüyaları böyle anlamlandırmaya başlıyor Fromm. Şimdiki zamanlarda herkes öğrencisi Jung'ın tarafını tutsa da Freud'un öğrencisi o; rüyaları da onun yöntemlerinin bir devamı olarak değerlendirmeyi seçmiş. Hayatımızın hatırı sayılır bir kısmını bu hâlde yaşadığımız, bedenimiz yarı kapasitede çalıştığı için bir "yarı ölüm"e benzetilen savunmasız uykularımızda bile zihnimizin çalışmayı bırakmadığını, bize bir şeyler anlatmaya gayret ettiğini anlattığı için seçtim yukarıdaki alıntıyı. Uyaran maddeler alsak bile çevremize karşı bu denli bir kayıtsızlık sergileyemeyeceğimiz; toplumsal normların her türlüsünden, her şekilde azade olduğumuz uykularımızda gördüğümüz o abes rüyalarda bile, bazen etimizle kemiğimizle hissettiklerimizin "aslında gerçekleşmediğini" hissedebildiğimizi vurguluyor bu cümleleriyle.

Rüyalar ve onların yorumlarıyla ilgili, insanlık tarihi kadar geriye giden binlerce açıklama bulmak mevcut. Şüphesiz ki kolektif hafızamızda onların ne kadar imkânsız ve saçma görünürlerse görünsünler, işin sonunda bizi semboller aracılığıyla gerçekçi bir zemine bağladıklarını biliyoruz. Bize imkânsız ve saçma gelmeleri ise onların dilini, tarihin bir kesitinde unutmamız anlamına geliyor. En azından Fromm, "Rüyalar, Masallar, Mitler"de bu düşüncenin üzerinde duruyor.

Öğrenmemiz gereken bir yabancı dil varsa bu da rüyaların sembolik dilidir, diyor. Sözde bilimlere beyhude bir alan tanımadan yahut fazlaca maneviyata batmadan, belki günlerce beyninizi meşgul eden bazı rüyalarınızın size neler anlattığını sorgulamak istiyorsanız "Rüyalar, Masallar, Mitler", güzel bir kaynak.