Hikayem orada sanki. Hissedebiliyorum, karnımda geziniyor heyecanı. Ama bir eşik var. Bir adımlık üstelik. Geçsem başlayacak. Deneyebilsem değişecek herşey. Tek bir adım, tek bir farklılık. Bir hayale inanıyor olabilirim. Gerçek yahut bir serabın peşindeyim. Ayrımına varmak için ihtiyaç duyduğum biraz cesaret. Belki de güven. Neye karşı. Olabileceklere hatta olmayacaklara rağmen kendime, adımıma olan inancıma. Bir ihtimain peşinden gidebilmeme. Denemeye.
Hep aynı eşiğin dibinde oturmuş hayale dalıyorum. Kapı açık. Manzara karşımda. Rüzgar uğultusuyla sesleniyor. Ağaçlar yön gösteriyor. Gel... Bize, manzaraya karış. Maceradan, yolculuktan korkan bir gezgin görülmüş şey değil. Önümde bir adımlık eşik. Peki ya zihnimde. Hangisi daha uzak. Hangisi alıkoyuyor. Gerçek bir adım mı? Kaç görünmeyen basamak yordu beni. Kaç engel atlamalıyım zihnimde. Hangi hayali duvarın tutsağıyım. Acıtan gerçekler mi sahi. Bir türlü gerçek olmayanlar mı? Hepimizin var bir cevabı. Ne soru ne de cevap önemli. Hangisi doğru, onu da aramıyoruz. Bizi buradan ne kaldıracak. Neye inanmaya, neyin peşine düşmeye devam edeceğiz. Hayalini kurmak mı yaşamak mı ağır basacak. Bulmak aramaktan değerli midir? Aramalar bulmak için feda edilebilir mi? Bunca yaşamalar cevaplara ulaştırır mı? Yol sadece gitmekle mi aşılır? Cevaplar kimde, kim cevabın peşinde...