- EŞİKTEKİ YAS-

Dedemin ölüm haberini alınca apar topar Sinop'a gitmiştik. 9 saatlik uzun bir yolculuk sonunda oraya vardığımızda şafak vaktine birkaç saat vardı. Hava almak için dışarı çıktığımda babam ve babaannem eşikte oturuyor ve sessizce konuşuyorlardı. O an babamın, dedemin hırkasını giymiş olduğunu fark ettiğimi hatırlıyorum.
İkisi de bitap düşmüştü. Dile kolay, biri babasını biri de kocasını kaybetmişti. Ardından onları rahatsız etmemek için biraz uzağa oturudum. Aralarındaki konuşma uzun bir sessizliğe gömülünce, bu fotoğrafı çekmek istedim. O an tek bildiğim şey, bitmiş bir ömrün ardında bıraktığı yeis dolu tablodan 'sadece bir kareyi' yakalayabilmiş olduğumdu. Dedemi o günün öğleni defnettik, birkaç gün sonra da İstanbul'a geri döndük. Ben, fotoğrafını çektiğim bu köy evinde doğmuştum. Dedemse aynı evin başka bir odasında ölmüştü. 17 sene önce bir torun, bir evlat, bir doğum için sevinç gösterilerine şahit olan bu duvarlar; 17 sene sonra bir baba, bir koca, bir dede için akıtılan gözyaşlarına, sinir krizlerine şahit olmuştu.
Ve ben de orada geçirdiğim 4 günün ardından belleğimden asla silemeyeceğim çokça şeye şahit olmuştum.

•4 Eylül 2020, Sinop.