07.08.22


Çok değer verdiğim, kalemi, sözleri beni hep etkileyen bir arkadaşım sordu: "eski bir alışkanlık söyle seni şimdi yaralayan."

düşündüm önce beni en çok ne yaralıyor diye, çok sürmedi. bir dakikadan az bir sürede yazmaya başladım...

“hissetmekten değil de hissettiklerimi hissetmelerinden korkuyorum. gerçekliğini yansıttığım her duygum beni besliyor ya da zehirliyor mu demeliyim? işin içinden çıkamadığım zamanlar onlara güveniyorum, çoğu zaman beni yarı yolda bırakmıyorlar. ama çok anlayan ve hissi yüklü biri olduğum için biri on hisseder, bana bir gelene bin giderim. bu da beni yoruyor ve yaralıyor…”diye bir cevap yazmış oldum. Fakat bana ilham oldu ve soruyu her okuduğumda farklı bir cevabım olduğunu keşfettim. Aslında ne çok yaralarımız var sadece iyileştiğini sandığımız. Kabuğu bağlamış yara ne tatlı tatlı kaşınır, sürekli varlığını hatırlatır değil mi? Artık kabuklarının iyileşme sürecini yaşamadan yeni yaralar oluşturuyoruz. Eskisinin izinin geçmesini bekleyecekken bir yenisini ekliyoruz. Bedenimize, ruhumuza...


Her zaman yaralarımıza merhem olacaklarla karşılaşmak ümidiyle...


Fotoğrafımı güzel yakaladığı gibi sorusu ile penceremin önündeki saksı çiçeklerine olan şefkat ve ilgi gibi bir yaklaşımla geceyi sonlandırıyorum.