Karanlığın gün ışığını serbest bıraktığı saatlerdeyim. Bazı hatalardan dönmek için geç, bazı kararlar almak için erken bir vakit. Eskimiş bir hataya da, yepyeni bir karara da şahit penceremden sayfama süzülen aydınlık. Bir kaç cümlem var satırlara dökmek istediğim. Özgürleşmek istiyor kelimelerim. Önce aklımın kuytularında dolanıyor, sonra sessizce firar ediyor. Şimdi de savunmasızca kalemimin ucundaki bir damla mürekkebe sığınıyor.  Zamanla eskiyecek bir defterin, solmuş sayfalarını mesken tutuyor şimdi bu kelimeler. Bir şarap misali düşünürsem eğer; bu satırlarda eskidikçe güzelleşir diyebilir miyim? Umut mu desem umutsuzluk mu bilemedim. Hakikati göresim yok sanırım. Eskidikçe güzelleşecek, anlam kazanacak bu satırların şuan kalemimde bir yük olarak barınması kendime yaptığım büyük bir bencillik. Güzelleşmesini bekleyecek kadar umut dolu değil içim. Ama sayfamın arasına bir gül bırakıp, kuruması için şimdi defterimin kapağını kapatabilirim. En azından yerini alacağı kitaplığın tozlu köşesinde güzel bir şekilde eskimesini isterim. Gittiği her elde farklı bir anlam kazanan bu çiçeği anlamını kaybettirecek insanlara sunmaktansa, bir sayfaya boylu boyunca dökülmüş kelimelerimin arasında yaşatmayı yeğlerim. Bir zamanlar yaşadığını unutup kuruduğunda gözden çıkarıp atacak kadar bencil ruhlara değil ama iki sayfanın arasına, her cümlesinde farklı duygular barından bu satırlara mahkum etmeye değer, bilirim.