saçlarımı kestim.

bileğimde kıvranan intiharı susturdum ince ince

radyoda eski zaman türküsü ve

ceviz yaprağının kokusu beni çok eski zamana taşırken

düştüm saçlarımdan tel tel.

ki körleşmiş duygularımın kapısı kırık dökük

giren çıkan tutuyor tokmağımı

içimde ziller hiç çalmıyor

giriniz, hiç sevilmedim müsade sizin.



her şey çok aşırı

dışımda çok panzerli bir eyleme durdu göğüs kafesim

tazyikli sular ve inmeyen yumruğum

çok aşırı öfkeliyim bu kez sesim bana yetecek

ensemi bile açıkta bırakacak kadar kestim uçlarımı

kulaklarım daha bir keskinleşti

bu çirkin sesler, trafik gürültüsü içimi eziyor.


kalbim sızlıyor bu heceli ismimden

fırtına dinmiyor, İsrafil üfledi üfleyecek sura

annemin her tuğlasını eliyle koyduğu

evimin duvarları çok korunaklı

ama saçlarımdan geceye akan kanı

kestim bir gece vakti

yan odada ruhu duymadı.


beni içine saldığın bu boşlukta böyle böyle kayboldum.

öğrendim kirpiklerimin rimelini taşımayı

omuzlarım dimdik,

genişliyor vücudum sevilmedikçe

kestim saçlarımı saçmalıyorum

kepeklerim bile ağırdı çünkü

alnımı dayadığım buz gibi banyo duvarından biliyorum.


bir düş gördüm çok sonra

annem çocukluk örgülerimi

saçlarıma dikiyordu.

mavi önlüğüm ve beyaz dantel yakalı çocukluğumun

bir fotoğrafı olsa keşke dedim.

rüyalar fotoğraflanmıyordu.

saçlarımı kestim çok yıpranmıştı

uçlarından çile değil, bu şiir damlıyordu.