ücra bir mahallede

beş katlı bir apartmanın dördüncü katından yazıyorum bu şiiri.

dışarıda bahar esintileri

tenim güneşe hasret.

toprağa değmenin hüznüyle yanıyor ayaklarım

hüzün ne kelime!

basbayağı hasret bu.


kanatsız çıkmış sanki kuş, yumurtasından

yüzmeyi bilmiyor bir balık uzak sularda

susturuyor konuşan bir çocuğu etrafındakiler, kasabada.

bak, rüzgâr yeniden çağırıyor yaprakları

sessizce savuruyor ağaçtan aldıklarını

sessiz ne kelime!

apaçık ölüm anı!


göç ediyor galiba içimden birileri

toparlanması uzun sürüyor.

hissettirmeyeyim derken bir tufan kopuyor.

göç etmek kuşlara mı mahsustur sahi bu mevsimde

ne kadar gitsem, yol o kadar mı caiz oluyor?

bu adımlar ki

vücudumu sürüklerken her yere

yüreğimi o kadar uzağa götüremiyor.


saksıda büyüyen çiçekle bir olur mu dağda yetişen?

biri tarumar ededursun toprağı

diğerine yalnız özlemek düşüyor.

hicran!

sesini duyamadan yürüdüğüm yollar şahit

daha tanımadan atıldığım kollar.

sonunu görmeden yürümek

bana hep seni hatırlatıyor.