Ayakkabılarını çıkarıp tekrar boy aynasında kendine baktı. Başka bir çift denedi, bu seferki içine sinmişti. Çocuklar kahvaltı ederken bir şeyler atıştırmıştı ama yine de aç olduğunu hissediyordu. Zaman da yok bir şeyler yemeye diye düşündü yoksa işe geç kalırdı. Tam kapıdan çıkmaya hazırlanıyordu ki, birden göğsüne bir ağrı saplandı, soğuk soğuk terlemeye başladı, kalbi sıkıştı, sol kolu iyiden iyiye uyuşmuştu. Olduğu yere çöktü. O sırada birinin ona seslendiğini işitti.


 — Leyla!


Karşısında gördüğü kişiye inanamadı. Süper babaydı bu, yani Şevket Altuğ. 


 — Sizin ne işiniz var burada?


 — Ben sandığın kişi değilim Leyla. Sadece güvendiğin, sevdiğin bir karakter kılığına girdim. Seni ürkütmek istemedim. Ama yolun sonuna geldik artık.


Bütün vücudu uyuşuyordu, kalbinde büyük bir ağrı hissetti, başı zonklamaya başlamıştı.


 — Nolur beni doktora götürün, çok kötüyüm, ambulans çağırın, lütfen nolur yardım edin!


 — Maalesef seni iyileştirmeye kimsenin gücü yetmez Leyla. Birazdan bu acıdan kurtulacaksın. Sakince nefes almaya devam et.


Elleri karıncalandı. Ağrı bir nebze de olsa azalmıştı.


 — Ölüyor muyum ben? Yoksa sen…


 — Evet ben Azrail'im.


Kesik kesik nefes alıyordu artık. Ölebileceğine inanmak istemiyordu.


 — Ama çocuklarım var benim, bensiz naparlar? Daha çok küçükler. Nolur lütfen bana bir şans verin, canımı bağışlayın, çok gencim 37 yaşındayım daha.


 — Ne kadar çok direnirsen, akışı o kadar çok zorlaştırırsın. Bırak kendini. Sen ölümsüz bir ruhsun. Bedeninden ayrılıyorsun sadece. Kabul et, olmakta olana teslim ol.


 — Ölmeyi hak etmiyorum, Allah'ım neden ben? Ne günah işledim de bunu yaşıyorum?


 — Tanrı seni, aklının alamayacağı kadar çok seviyor. Daima seviliyorsun. Yalnızca ilahi plandaki görevin buraya kadar. 


 — Ama ölmek istemiyorum!


 — Şu an böyle hissediyorsun. Aslında doğmadan önce böyle öleceğini bilerek dünyaya geldin. Tüm yaşamını ve ölümünü biliyordun. Ruhsal kontrat imzaladın buraya gelirken. Artık dünyadaki rolün sona erdi. İnsan bedenin sadece bir giysi, onu çıkarıp bırakıyorsun hepsi bu.


 — Nasıl yapacağımı bilmiyorum, çok korkuyorum bana nolucak, nereye gideceğim?


 — Sen sadece kendini akışa bırak. Beraber gideceğiz tamam mı? Spatyuma gideceğiz, ruhların evine, yani ait olduğun yere. Senin için her şey tamamen güvenli ve her şey yolunda.


— Ayaklarımı hissetmiyorum, bu normal mi?


— Evet. 


— Göğsümde bir ağrı var.


— Ölümün bir son olmadığını hatırla! Defalarca yaşadın bunu, önceki hayatlarında. İyi olacaksın merak etme.


— Azrail'in bu kadar nazik olduğunu bilmezdim.


— Çok yanlış tanıtılıyorum, hep ölüm korkusu yüzünden. 


— Bir dakika. Önceki hayatlar mı dedin? Kaç hayat yaşadım ki?


— Bunların hepsini hatırlayacaksın, zamanı geldiğinde.


— Bütün bedenim kaskatı oldu, bana yardım et!


— 10'a kadar say ve balonları düşün göğe yükselen balonları...


— Bir, iki... Çocukluğum gözlerimin önüne geliyor, sek sek oynadığım günler... Aaa şimdi de ailemle piknikteyiz öyle mutluyum ki...


— Balonları birer birer elinden bırakıyorsun.


— Üç... Okuldayız karne günü.. dört, beş...Arkadaşlarımla beraberim üniversitede... Nasıl da gencim.. Bir dakika hayatım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyor dedikleri şeyi mi yaşıyorum ben?


— Evet balonları düşün göğe yükselen balonları izle!


— Altı, yedi... Evlendiğimiz zamanı görüyorum... Kızlarım Nazlı'yla Şeyma ne kadar küçükler, öyle tatlılar ki... Boşandığım günü izliyorum her şey nasıl da uzak...


— Kaç balon kaldı?


— Sekiz… Son doğum günüm, bütün sevdiklerim yanımda... Vücudum gevşiyor. Dokuz… çok hafif hissediyorum On! Yükseliyorum balonlar gibi. 


— İşte başardın, artık özgürsün.


— Yerde yatan bedenim nasıl da yorgun görünüyor.


— Artık gitmeliyiz!


— Çocuklarımı bir kez daha görebilir miyim?


— Gittiğimiz yerden onları istediğin zaman görebileceksin zaten. Hadi beni takip et.


— Uçacak mıyız?


— Evet balonları düşün göğe yükselen balonları ve hafifle.


— Artık süper baba gibi görünmüyorsun.


— Melek kimliğime geri döndüm. Artık sevdiğin biri gibi görünmeme gerek kalmadı. Çünkü sevgiyi yoğun bir şekilde her yerde hissedeceksin bundan sonra.


— Hem hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi geliyor hem de her şey son derece önemliymiş gibi.


— Hayat hep böyle değil midir? Madeni paranın iki yüzü gibi, aynı anda ikisi de doğru.


— Eve dönüyormuş gibi hissediyorum.


— Öyle zaten eve dönüyorsun.