Dünyanın en yüksek dağı olarak kabul edilen Everest, Nepal ve Tibet arasındaki sınır bölgesinde yer almaktadır. 8.849 metre yüksekliğinde olup Himalayalar’ın zirvesini oluşturan bu dağ, Temmuz ayında -19 ℃ sıcaklığa ulaşırken Ocak ayında görülen sıcaklık ise -60 ℃’yi bulmaktadır. Dağın üst yamaçları atmosferin üst kısımlarında yer aldığı için buradaki solunabilir oksijen miktarı deniz seviyesindekinin yaklaşık üçte biri kadardır. Bu nedenle canlıların büyük bir çoğunluğunun bu coğrafyada barınabilmesi pek mümkün değildir.


Everest Dağı'nı, Hindistan adına haritalama çalışmalarına katılan İngiliz uzmanlar zirve olarak belirlemiştir (1852). Başlangıçta isminin “Peak XV” olması düşünülmüş fakat daha sonra Hindistan genel araştırmacısı görevini yürüten "Sir George Everest"in adının önerilmesiyle beraber bu isimde mutabık kalınmıştır.


Resmi olarak ortaya çıkarılmasının ardından pek çok ekstrem sporcunun dikkatini çekmeye başlayan Everest'in zirvesine ilk ulaşan kişiler, Edmund Hillary ve Tenzing Norgay olmuştur (1953). Bu başarılı girişimden oldukça etkilenen adrenalin sevdalısı diğer insanlar ise o zamandan bu zamana kadar sayısız deneme yapmışlardır. O birkaç dakikalık tarif edilemez tatmin duygusunu yaşayabilmek adına kendilerini gözü kapalı tehlikeye atmaktan hiç geri durmamışlardır. Kimileri hedefini gerçekleştirmeye muvaffak olurken kimileri de dağın yamaçlarını süsleyen cesetleriyle beraber etraftan geçmekte olan dağcılara ürkütücü birer ibret örneği olmuştur.


Everest'e tırmanmak günümüz şartlarında bile kolay değildir. Böyle bir eyleme kalkışmadan önce en az 1 yıl çalışılmalı ve mümkün olan tüm dağcılık eğitimleri eksiksiz bir şekilde tamamlanmalıdır. İlk etapta aşırı soğuk havalarda, karlı ve yüksek yerlerde ağır bir sırt çantası ile yürüyebilme antrenmanları yapmak lazım gelir. Sonrasında ise vücut hem fizyolojik hem de psikolojik olarak bu zorlu yolculuğa hazırlanmalıdır. Çünkü kondisyon kadar ruh halini yönetebilmek de kişiye fazlasıyla yardımcı olacaktır.


Belirlenen verilere göre bu güne kadar yaklaşık 280 kişi Everest Dağı’na tırmandığı sırada hayatını kaybetmiştir. Bu ölümlerin %41.6’sı çığ, %12.5’i bitkinlik, %6.9’u düşme nedeniyle gerçekleşmiş; baş dönmesi, kusma ve baş ağrısı şikayetleriyle ortaya çıkan akut dağ hastalığından ölenler ise %16.6 oranında kalmıştır. Ölmek üzere olan dağcılara diğer dağcılar tarafından herhangi bir müdahalede bulunulması oldukça zordur. Çünkü koşulların çok ağır olması nedeniyle 1 saatlik oksijen bile büyük önem taşımaktadır. Yardım etmek isteyen dağcı hiçbir şey yapamayacağı gibi kendi hayatını da kısa süre içerisinde kaybetme durumuyla karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple zirvede veya zirveye yakın yerlerde ölen dağcıların cesetlerini dahi aşağı taşımak neredeyse imkansızdır. Helikopterlerin o yüksekliğe uçup asılı kalması da mümkün olamayacağı için vefat eden 280 civarı dağcının bedeni Everest’in eteklerinde kaderine terk edilmiştir. Bu bedenler arasında en tanınmış olanı ise “Yeşil Botlar (Green Boots)” lakabıyla tabir edilen talihsiz dağcının bedenidir.


İlk olarak 21 Mayıs 2001 tarihinde Fransız dağcı Pierre Paperon tarafından görüntüleri kaydedilen yeşil botlu dağcının kimliği uzun süre belirlenememiştir. Fakat daha sonraları onun, 1996 yılında yapılan tırmanışta kar fırtınası nedeniyle hayatını kaybeden Hintli dağcı Tsewang Paljor olduğu anlaşılmıştır. 8.500 metre yüksekliğindeki küçük bir kaya oyuğunda kıvrılmış halde bulunan ceset, zamanla; kuzey yönünden tırmanmakta olan dağcıların zirveye yaklaştıklarını anlamalarını sağlayan bir işarete dönüşmüş ve giydiği dikkat çekici yeşil botlar nedeniyle “Green Boots” olarak ünlenmiştir.


2006 yılında bir başka dağcı David Sharp tek başına Everest’e tırmanırken Yeşil Botlar’ın yanına gelerek dinlenmek için oturmuştur. Ardından dizlerini karnına çekip kafasını öne doğru eğmiş ve birkaç yardım isteyen cümle sayıkladıktan sonra 2 saat içerisinde hayatını kaybetmiştir. Oturduğu pozisyonda ölen David Sharp, iddialara göre Yeşil Botlar ile karıştırıldığı için henüz hayattayken öldüğü sanılmıştır. Spekülasyonların bu denli büyük olması ise Green Boots’un şöhretini daha da arttırmıştır. Bunun yanı sıra Green Boots 2014’te bir anda ortadan kaybolmuş, 2017 yılında yanındaki oksijen tüpleriyle beraber yeniden ortaya çıkmıştır. Ceset hala daha ilk günkü gibi bozulmamış bir şekilde durarak dağcılara rehberlik yapmaya devam etmektedir. 




Kaynak: 1, 2, 3