“Üç tür insan vardır: yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler.” (The Platform, 2019) diye geçiyor filmde. Sabahattin Ali de “Apartman” adlı hikayesinde sınıfsal farklılığın yarattığı sorunu bize anlatmıştır. Ben de bu yazımda The Platform filminden de yararlanarak bu düşünceyi göstermeye çalışacağım.
Hikayedeki olay; apartmanda işçi olarak çalışan Siri, oğlu, uşak ve apartmanın sahibi arasında geçmektedir. Hikayede geçen zamansa “Ağustosun sonuna yaklaştıkları için” kısmından anlaşılmaktadır. Siri, hikayeden de anlaşıldığı gibi az yiyen ve çok çalışan bir işçidir. Aynı şekilde eve para getirsin diye okuldan aldığı oğlu da işçidir. Bir gün çalışmaktayken hamallık yapan oğlunu görür ve ona yapılan haksızlığı apartmanın çatısından sessizce izler. Yaşanan olay sonrası Siri çatıdan düşer. Peki Sabahattin Ali bu hikayede bize ne anlatmak istiyor?
Öncelikle hikayede geçen tasvirlere bakalım: “Penceredeki adam” yani mal sahibi ve “Çatıdaki adam” yani Siri. Bu tasvir bir sınıfsal farklılığın varlığını bize sunuyor. Hikayede geçen “…Onun için burada bağırmak değil, hızlı bile konuşamıyorlardı.” kısmı ise işverenin işçinin üzerindeki etkisini görmemizi sağlıyor. Aynı şekilde hikayenin “Bir akşam olsa, bir eve gitse, bir arkaüstü yatsa ve karısı ile küçük kızına şöyle göğsünü kabarta kabarta bir bağırıp çağırsa!” kısmı “ezilenin ezdiği” kavramını ortaya çıkartıyor. Sabahattin Ali burada sosyal düzenin “gücü yetenin yetene” olduğunu vurguluyor.
Hikayenin en çarpıcı kısımları Siri’nin oğlunun olduğu kısımlardı. Çocuğun boyundan büyük küfeyi kaldırması ve yaşadığı durum karşısında ağlayarak “O kadar yerler dolaştırdınız, paramı verin hiç olmazsa” demesi çocuk işçilerin nasıl çalıştırıldığını bize gösteriliyordu. Tüm bunlar yaşanırken babasının onu sadece yukarıdan izleyici olarak gözetlemesi, işini kaybetme korkusundan başka bir şey değildi. Sabahattin Ali burada 5 kuruş için bir çocuk işçinin neler çektiğini gösteriyor.
Siri’nin “Herhalde bu akşam karşıda ziyafet olacaktı.” diye tahminde bulunması bana The Platform filmindeki en üst mahkumların en iyi yemeklerle beslenmesi ve onların aşağısında kalanların talan edilmiş yemekler yemesini hatırlattı. Filmde Imoguiri “Herkes ihtiyacı kadar yese yemek en alttaki katlara da ulaşırdı." (The Platform, 2019) sözleriyle eşitsizliği yemeklerle sembolleştirmiş. Sabahattin Ali de apartmanı sembolleştirerek bu durumu bizlere göstermiştir.
Sonuç olarak hikaye sosyal eşitsizliğin ortaya çıkardığı zorlukları, bu zorluklara rağmen yaşamaya çalışan insanların acı sonunu ve düzenin “ezen ve ezilen” üzerine kurulu olduğunu bir babanın gözünden bizlere anlatılmaktadır. Bunun olmaması gerektiği için yazılmış bu yapıtlar bizlere toplumun gerçekliğini yalın bir şekilde veriyorlar. Fakat bizler o günlerden beri devam eden bu sorunu günümüzde de görüyoruz. Bu da pek ilerleyemediğimizi gösteriyor. Daha adil bir dünya için bilinçli davranmalıyız. Ve dünyayı daha iyi bir hale dönüştürmek için hep birlikte paylaşmayı öğrenmeliyiz.
Kaynakça:
Ali, S. (2002) Bütün Öyküleri 1, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları
Gaztelu-Urrutia, G. The Platform (2019), IMDb adresi: https://www.imdb.com/title/tt8228288/
Aslı
2021-02-13T12:59:50+03:00Kısa ve öz, çok güzel bir içerik olmuş. Keyifliydi, elinize sağlık.